Türkçe sözcüğe başvurulursa “hafıza” şöyle tanımlanır: “Öğrenilmiş şeyleri akılda tutma yetisi. “Bellek” “Öğrenilmiş ya da baştan geçmiş bir şeyi zihinde tutma yetisi.”
Hafıza, içinde yaşadığımız ekosistemin simbiyotik etkilerinden en büyük yararı sağlarken, asalak etkilerini en düşük maliyetle savuşturmanın yollarını açar.
En kaba tanımıyla “tarih bilinci” geçmişte yaşananlardan ders almak, dersleri daha sağlıklı bir gelecek inşa etmek için değerlendirmektir.
İş yaşamında sağlıklı verilere ulaşarak “gerçek ihtiyaçları” sapmak için “dinamik envanterlere” sahip olmak büyük bir avantajdır. Envanter verileri ve bilgileri “sistemli bir arşivde” korunuyorsa geçmişten alınacak derslerin nicelikleri de nitelikleri da yükselir.
Bireyin, toplulukların, toplumların, kuruluşların ve kurumların işlerini tam, doğru ve düzgün yapabilmelerinde envanter, arşiv, kuram, model, metot ve analize uygun malzeme üretilmesi her dönemde, her düzlemde hayati öneme sahip olmuştur.
Nesnelliği sağlayan kanıtların sığınma yeri arşivlerdir.
Tepebaşı Belediyesini kutlamalıyız
Günlük kaygılardan arınmış bir zaman bulursam, bir gün önceden hakkında erişebildiğim bilgileri derlediğim tarihi yerleri gezmeyi ilke haline getirdim. Bir ay kadar önce, güneşli bir günde öğrencilik döneminde ve daha sonraki yıllarda Prof. Dr. Toktamış Ateş’le kuru fasulye yemeye gittiğimiz Süleymaniye Camisi ve Külliyesi yanındaki mekana gittim…Kadim dostumu andım.
Dönüşte Kapalıçarşı yoluna dönmeden Taht-el kala’dan Eminönü’ne yürüdüm.
Avare günü değerlendirmek için Tarih Vakfı Yurt Yayınları merkezine uğradım. Görevli arkadaşlar uyardı: “Eskişehir’le ilgili yeni yayınımızı gördünüz mü?”
Kemal Yakut’un kaleme aldığı “Eskişehir’de İşgal ve Direniş”, “Eskişehir’in Kurtuluşu”, Kemal Yokut ve Nurşen Gürboğa’nın “Milli Mücadele ve Eskişehir”, Mehmet Ö. Alkan’ın “ Milli Mücadele’de Eskişehir’de Sol”, Mehmet Ö. Alkan ve Ayşe Öz’in “Yunan Arşiv Kaynaklarında İşgal Eskişehir’i” kitaplarını aldım.
İki hafta boyunca fırsat bulduğum her anımı bu çalışmaları incelemekle geçirdim.
Daha sonra ayrıntılarını yazacağım ama, bir itirafta bulunmama izin verin: Eskişehir’le ilgili erişebildiğim bütün çalışmaları okurum. Tepebaşı Belediyesi’nin öncülük ettiği kitapları taradığımda ne kadar eksik bilgiye sahip olduğumu, doğru bildiğim yanlışları fark ettim.
Yerel yönetimlerin temel görevlerinden biri de işte tam böyle bir şey. Arşiv derinliklerindeki belge vi bilgileri erişilebilir hale getirme.
Sözünü ettiğim beş kitabın taranması bitince, onları “Koca Şehrin Ağabeyi: Selam Vardar” kitabının yanına yerleştirdim. İpin ucundan tutmuş olmak, bir kentin hafızasını erişilebilir hale getirme çalışmalarına küçük de olsa katkı yapmış olmaktan keyiflendim.
Başkan Ahmet Ataç başta olmak üzere emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum. Çalışmaların bütününü gördükten sonra, gerçek kalıcı ve anlamlı olan kent hafıza çalışmalarını daha başka platformlarda da yazmak isterim
Üniversitelerimize çağrı
Eskişehir’deki üniversiteler kent hafızası oluşturmanın bir yerinde mutlaka buluyordur; o çalışmaların kamuoyuna duyurulması da gerektiği gibi yapılmalı. Eğer öyle çalışmalar yoksa, bir enstitü bünyesinde Eskişehir’de endüstriyel gelişmeye katkı yapan ailelerin, bağımsız bireylerin, kurumları temsil edenlerin sözlü tarih çok önemli. Şişecam’dan biliyorum; kurum dergisinde sözlü tarih çalışmasının küçük bir örneğini gerçekleştirmiştim. Ne zaman birileri Şişecam konusunda yazmaya kalksa, o mütevazı girişime gönderme yapıyorlar.
Ne demek istediğimi anlamak isteyenler, elektronik ortamda da ulaşabilecekleri seyyah Nikitin’in yaşamını sonsuza dek kalıcı kılan “defterin hikayesini” mutlaka okumalı.