Özgürlük, eşitlik ve kardeşlik kavramlarının ete kemiğe büründüğü "Aydınlama" dönemine tepki olarak doğan "Milliyetçiliğin" gelişimine, büyük ölçüde özünü içeren "Muhafazakarlık" ön ayak olmuştur. Aydınlanmanın getirdiği değişim rüzgarına karşı eskinin değişmeyen değerlerine tutunan muhafazakarlar hep gelenekselliğin savunucusu olmuşlardır. Her zaman güçlü devletten yana olup aile ve din gibi kavramları ön planda tutan ve onlara en büyük değeri veren bir yapıda seyretmişlerdir. Dahası bu yapıları korumakla görevli olarak devleti görüp, onların isteklerini yapan "Otoriter Devlet"den yana bir görünüm sergilerler. Günümüzde Neoliberaller kitlelerin mevcut siyasi erki benimseyip onun koruyucu şemsiyesi altına girdiği Türkiye'de, kendilerine biçtikleri yapı muhafazakarlık titridir. Ama asıl muhafazakarlık kendini "Milliyetçi" ideoloji altında belirginleştirir. Nitekim Kürt ve Türk muhafazakarlarının yaptığı da milliyetlerini ön, ama insanlıklarını geri planda tutup bir birbirlerini yok etme amaçlı eylemler düzenlemektir. Milliyetçiliğin bir sonraki aşaması ise bizi "Faşizme" götürür. Artık çevresinde tek tip ve sadece kendinden olana yer vardır...

Kendi dışındakilerin de kafasında oluşturduğu şekilde yaşamasını isteyen "muhafazakarlık" tarih boyunca da özgürlükten hiç hoşlanmamıştır. Kadını mutlak ikinci kategoriye sokma eğilimindedir. Felsefesini yaşamın her alanında dini referanslarla açıklama çabası içine girer. Ondan gelir elde etme, güç ve rant sağlama amacı güder. Muhafazakar için özünde din şekilcidir, kendini ifade için kullanıma açıktır. Oysa ki sadece eskiyi korumaya yönelik bir yaşam hiç birimizi mutlu etmez. Yeterli parayı bulan muhafazakarların çoğu, telefonunu, arabasını, evini ve değiştirme gücünü bulabildiği her şeyi bir yenisi ve daha iyisi ile değiştirmeye meraklıdır. Bizim çocukluğumuzda ise başlıca milli ve manevi değerler arasında yurduna, fakir fukaraya sahip çıkmak, küçükleri sevmek, büyüklerini saymak, yalana dolana sapmamak, hırsızlık yapmamak sayılırdı. Günümüz muhafazakarlığı ile bizim çocuklukta yaşadığımız arasında mutlak büyük bir fark var. Birde siyasette yoğun ilgi gören muhafazakarlık için bir söz etmek gerek. Özleri devrimci gelenekten gelen partiler, daha çok oy alırız kaygısıyla kendilerini muhafazakar ellere teslim etmemeliler. Aslı zaten var, oyların yarısını da alıyor. Senin artık özüne, devrimci, ilerici ve dönüştürücü genlerine dönmen gerek. En kolayını yapıp, herkesin yaptığı gibi CHP'ye saydırmayalım, ama demeden de geçmeyelim: Adamlar muhafazakarlaştırmak için ODTÜ'ye bile saldırıyorlar, sen ne yapıyorsun?..