Partilerde zaman zaman kadın ve gençlik kollarından kaynaklı sıkıntılar yaşanıyor.
Bazen bu sıkıntılar, yine partilerde derin yaralara neden oluyor.
Biz bu kolların sebep olduğu yaralara hem CHP’de hem de AK Parti’de defalarca şahit olduk.
Hal böyle olunca, partilerde kadın ve gençlik kollarının ne kadar gerekli olduğu da tartışma konusu oluşturuyor.
Aslına bakarsanız kız olsun, erkek olsun, 18 yaşına gelmiş bir birey; kendi kararlarını kendisi verebilen, yaşam becerilerini her alanda ortaya koyabilen, seçme ve seçilme hakkı bulunan kişilerdir artık.

***

Böylesine bir gerçek varken, siyasi partilerin gençleri ve kadınları özel bir statü altında toplamaları son derece anlamsız geliyor bana…

***

Siyasi partilerin kadın ve gençlik kolları oluşturmak suretiyle, aslında kadın ve gençleri bir alt kategoriye indirdiğini; “Siz buralarda siyaset yapıp oyalanın, ayak altında dolaşmayın” demek istediğini düşünüyorum.

***

Şu “genç” dediğimiz bireyler, bu “kol” olmadan aynı parti içinde siyaset yapamıyor mu?
Bal gibi de yapar, yapıyor da…

***

Şu “kadın” dediğimiz bireylerin, bu “kol” olmadan partide siyaset yapmalarının bir engeli falan mı var?
Alakası bile yok…
Nitekim çoğu il ve ilçe yönetimlerinde gençler de kadınlar da birey olarak bulunabiliyor.

***

O hâlde partilerdeki bu “kollara” ne gerek var?
Kadın ve genç dediğimiz bireylerin örgütlenme, seçim çalışması yapma, siyasetin içinde bulunabilmesinin tek yolu bu sözünü ettiğimiz kollar mı yani?

***

Partiler “kol” adı altında üyesi olan bireyi resmen uzuv hâline getiriyor…
Sonra aynı parti içinde, kolların yarattığı rahatsızlıklarla cebelleşiyor.
Vücut kendi kolundan çeker mi?
Çekiyor işte…
Kol vücudu ortadan ikiye ayırır mı?
Ayırıyor işte resmen…
Sen vücut olarak iki uzvuna ayrı bir statü getirirsen, çoğu zaman kolun da başın da ayrı oynar…
Nitekim oynuyor da…

***

NOT: Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’un EHA’dan Ayşe Kaytan Uçak’a verdiği beyanlarda yer alan “Ben partide bu kolların kaldırılması gerektiğini dile getirenlerdenim” sözlerine katılıyorum.

1-694

2-576

SONUNA KADAR DESTEKLİYORUM…

  • Saldırı amacıyla araçtan inmeye 180 bin TL para, 60’ar gün sürücü belgesi geri alma ve trafikten men cezası uygulanacak.
  • Düğün konvoyu ile yol kapamaya 90 bin TL para, 60’ar gün sürücü belgesini geri alma ve trafikten men cezası uygulanacak; bu ihlalin köprü, tünel, viyadük ve otoyolda yapılması hâlinde cezalar 2 kat artacak. Trafikte makas atmaya 90 bin TL para, 60’ar gün sürücü belgesi geri alma ve trafikten men cezası uygulanacak.
  • Drift atmaya 140 bin TL para ve 60’ar gün sürücü belgesi geri alma ve trafikten men cezası uygulanacak. “Dur” ihtarına uymamaya 200 bin TL para ve 60’ar gün sürücü belgesini geri alma ve trafikten men cezası uygulanacak.
  • Araçta yüksek sesle müzik dinlemeye 3 bin TL, araca mevzuata aykırı ses sistemi taktırmaya 21 bin TL para cezası uygulanacak ve bu araçlar 30 gün trafikten men edilip, cihazlar sökülerek teslim edilecek.
  • Cep telefonu kullanmaya 5 bin TL, aynı yıl içinde 2’nci ihlalde 10 bin TL, 3’üncü ihlalde 20 bin TL para cezası uygulanacak ve sürücü belgesi 30 gün geri alınacak.
  • Alkollü araç kullanmaya 25 bin TL para ve 6 ay sürücü belgesini geri alma; 5 yıl içinde 2’nci ihlalde 50 bin TL para ve 2 yıl sürücü belgesini geri alma; 3’üncü ihlalde 150 bin TL para ve 5 yıl sürücü belgesini geri alma cezası uygulanacak.
  • Emniyet kemeri takmamaya 2 bin 500 TL ceza uygulanacak. Ambulans ve itfaiyeye yol vermemeye 46 bin TL para, 30’ar gün sürücü belgesini geri alma ve trafikten men; diğer geçiş üstünlüğü olan araçlara yol vermemeye 15 bin TL ceza uygulanacak.
  • Kırmızı ışıkta geçmeye ilk seferde 5 bin TL, 2’ncide 10 bin TL, 3’üncüde 15 bin TL ceza uygulanacak. Ayrıca sosyal medyada kural ihlalini övenlere 25 bin TL para cezası uygulanacak.
  • Yerleşim yeri ve yerleşim yeri dışında hız sınırı ihlallerinde de cezalar artırılacak.

1 Ocak tarihinden itibaren yürürlüğe girecek olan yeni trafik cezalarını sonuna kadar destekliyorum.

Trafik-28

SUİKASTE UĞRAMADAN ÖNCE SON KONFERANSINI ESKİŞEHİR’DE VERMİŞTİ…

Tarih: 14 Aralık 2002.
Eskişehir Atatürkçü Düşünce Derneği bir konferans düzenliyor.
Büyükşehir Belediyesi Salonu’nda düzenlenen konferansın konuşmacısı, Türkiye’nin tanınmış tarihçi ve yazarlarından Necip Hablemitoğlu.

***

Hablemitoğlu, konferans konuşması sırasında emperyalizmin kendisine tehlike olarak gördüğü ulus devletleri istemediğini söylüyor önce.
Ardından…
Süreç içinde ulus devletlerin parçalanarak küçük cemaatlerden oluşan bölge devletleri yaratılacağını belirterek, “Çünkü bu küçük devletçikleri kontrol etmek, emperyalist ülkeler için çocuk oyuncağıdır” diyor.
Konuşmasının sonunda da Türkiye’nin böyle bir bölünme tehlikesi ile karşı karşıya kalabileceğini ifade ediyor.

***

Eskişehir’de verdiği bu son konferansın dört gün sonrasında Necip Hablemitoğlu, uğradığı bir silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiriyor.
Suikast sonrası açılan davada tüm şüpheli sanıklar tahliye oluyor ancak Eskişehir’de verdiği konferansın kayıtları, 22 yıl sonra (dinleyiciler arasında bulunan şahısların, suikast öncesi alışveriş merkezinde bulunan insanlarla benzerliği nedeniyle) dava dosyasına giriyor.

***

Bugün, suikast sonucu öldürülen ve son konferansını Eskişehir’de veren Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nun 23’üncü ölüm yıl dönümü.
Ve failleri hâlâ belirlenmiş değil…

Necip