Tarih kısaca geçmiş zamanın incelenmesi bilimidir. Yaşanan olayların bir daha yaşanabilmesi gibi bir olasılık olmadığından doğa bilimlerindeki gibi deney ve gözleme dayanamaz. Yaşanmış olayların toplanması, organize edilmesi ve yorumlanması gerekiyor. Hal böyle olunca bilgileri toplayan ve yorumlayanın tarihe nereden baktığı da büyük önem kazanıyor. Onun için bazen resmi tarih veya egemenlerin tarihi diye dudak bükülür, küçümsenir tarih adına yazılanlar. Evrensel insani değerler gözetilerek, halkın yanında yer alarak ve gerçekleri doğru yorumlayarak yazılanlar gerçek tarih olarak algılanır. Bugün yaşanan olaylar da yarın tarih olacak, açılacak tarihin tozlu sayfaları, okunacak anlamaya çalışılacak yaşananlar. Atatürk Cumhuriyeti nasıl yok edilmeye çalışılmış, demokrasi ve hukuk nasıl katledilmiş, ne gibi oyunlar oynanmış ülkenin üzerinde, laiklik nasıl örselenmiş, kimler nasıl mağdur edilmiş, kim vatansever kim hain açıkça anlaşılacak. Tarih aklın yitimini, bilimin reddini, aydınlanmanın inkarını, eşitlik ve özgürlüğün yok edilişini hep yazacak, gerçekler gün olacak ortaya saçılacak. Yaşananları ve yaşatanları gelecek kuşaklar mutlaka öğrenecek ve hepsini layık oldukları yerde saklayacak…
Bakın elli sene evvel yaşananlar da bugün tarih oldu. Nasıl kıydılar yurdunu ve insanını sevmeyi baş tacı etmekten başka suçu olmayan gençliğinin baharındaki canlara. Gençliğin ne demek olduğunu sadece bir zamanlar gençliğini yaşamış olanlar bilebilir. Dünyaya ihtiyar gelmişler anlamaz gençlik ateşinden. Antiemperyalizm ne demek, yurtsever olmak nasıl bir şey, tam bağımsız Türkiye istemek nasıl olur anlayamazlar, bilemezler. Bu nedenle kestirmeden rövanşı alabilmek isteğiyle üçe üç dediler ve bir ütopyayı yok etmek adına mecliste el kaldırmakta birbirleriyle yarıştılar. Gençler anayasayı savundular ama anayasayı ihlalden asıldılar. Beyaz atlarına bindiler, Türk devrim tarihine not düşerek gittiler…