Zaman atının üstündeki delikanlı, köşede oturan yaşlı adama; “Hayatı arıyorum” demiş. Yaşlı adam, delikanlıya; “Doğruca devam et, hemen yolunun üstünde” diye cevap vermiş. Ne kadar gitti bilememiş, ileride bir kadına bir kez daha sormuş: “Hayatı arıyorum”. Kadın artık yaşlanmış olan adama; “Ters yöndesin, geçmişsin, geldiğin yerlerde olması gerekirdi” diye yanıt vermiş. Adam geriye doğru bakmış hiçbir şey görememiş… Bu öykü, içinde kısa öyküler barındıran “Öyküden Çıktım Yola” isimli kitaptan alınmadır. “Hayat biz planlarken geçip giden şeydir” diye bilinen ünlü sözün öyküleştirilmiş şekli olsa gerek bu kısa yazı… Öyle ya hayat koşturmaca içinde geçip giderken yaşamımıza dokunan ne kadar çok insan, nesne, olayla karşılaşıyoruz, belki farkına bile varmıyoruz. Oysa Freud; “İnsan, karşılaştığı kişilerin kalıntısıdır” diyor. Hayatımıza girip çıkan herkesin bir izi kalır yaşantımızda. Bu, bazen iyi bazen kötü bir izdir ama kalıcıdır. Kişilik, bu izlerin içinden kendimizi nasıl inşa ettiğimiz ile ilgilidir…
Evet, güzel insanlar o beyaz atlara binip birer birer gidiyor. Bizim kuşağı biz yapan değerler yaşamımızdan artık ayrılıyor. Hocalarımız, ağabeylerimiz, bizden bir önceki nesil yavaşça kayboluyor. Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı ve Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Vekili olan Ali Sirmen’de onlardan biriydi. Onu yetmişli yılların başında, ilk kez “Yeni Ortam” gazetesinde tanımış, tanıdıktan sonra da takibi hiç bırakmamıştım. Aydınlığın, cumhuriyetin ve laikliğin yılmaz savunucusu olarak yaşamıma kesinlikle dokunmuştu. Aydınlanmayı, Atatürk’ü ve sosyalizmi en güzel harmanlayan adamdı, üzerimde mutlaka kalıntısı vardır. Bazıları insanlığın kutup yıldızı olarak görev yapıp yaşamı boyunca ışık saçar, yol gösterirler ve yaşamlarını tamamlayıp sessizce aramızdan ayrılırlar. Ne mutlu onlara…