-Gündem!..
Epey uzakta kalan yıllarda Yılmaz Karaca’nın Milli İrade gazetesinde “konuk fikir emekçisi” olarak çalışmaktayım. Daha çok bazı haberlerin yayına hazırlanması, arada sırada da sayfa düzeninde gazetenin çalışanlarına katkıda bulunmaya çalışarak.
Sevgili Yılmaz’ın ricası üzerine haftada bir-iki, birinci sayfada sözüm ona “başyazı” niteliğinde köşe de yazmaktayım. Köşenin adı da “Gündem.” Oysa o zamanlar öyle “gündem olabilecek” olaylar nadir şeylerdi!..
Bir süre sonra o zamanlar Zafer Akbıyık’ın Son Haber’inde çalışan rahmetli Ünsal Dalgın kardeşim aradı:
-Hüsnü Abi o köşe başlığını arada bir ben kullanıyorum!..
Bende yıllar önce birlikte çalıştığımız Sakarya gazetesinde yazdığım yazılarda o başlığı kullandığımı söylemekle yetinmiştim. Baktım ertesi gün gazetesinde “Hüsnü Arslan benim köşe başlığımı çalmış!” türünden bir yazı. Elbet ikimiz de “senindir-benimdir” türünden o saçma polemiği uzatmadık. Tadında bıraktık!..
***
Biliyordum ki “gündem” o tarihlerde, elbet günümüzde de yaygın veya yerel basında pek çok meslektaşım pek çok meslektaşım tarafından kullanılmış, kullanılıyor. Yazarlar, haberciler nezdinden öyle bir çekiciliği var Gündem’in!..
Günümüzde gündem bol!..
Özenli okurlarım farkındadır. Köşe başlığı olarak olmasa bile satır aralarında sıkça kullanırım o sözcüğü. Anlamı da malum:
-Güne damgasını vuran olay!..
Sevgili Yılmaz Hocamızın (Büyükerşen) tanımlamasıyla biz “köşe kadıları” gündemi en erken 24 saat, ya da daha fazla zaman dilimi aralığın sonrasından takip etmek zorundayızdır. Yazılı basının rakibi haber siteleri ya da sosyal medya mecraları, okurlarına/izleyenlerine anında aktarabilmekte gündemi.
-Bencileyin köşe kadıları ise zaman denen geçip gidene direnmekteyiz vesselam!..
***
Yazının başlığındaki “iki hafta ötesinden” ifadesine gelince…
Bir fırsattan istifade dört Eğe adasını kapsayan bir gemi turuna katıldım 10 gün önce. Ne zamandır aklımda olan bu kısa tur beklediğimden iyi geçti doğrusu! En iyi yanı da memleket haberlerinden olan-biten gündemde uzak “kafa boşaltmak” gibi bir imkan da yarattı bana. Bir de şehrime kavuştuğumda yakalandığım grip benzeri bir “yatak istirahatı da  olmasa!.. Anlayacağınız:
-Döndük yine gün gün değişen memleket gündemine!..
Özel Eskişehir’i anlatıyor!
Gerçekten saatte değişebilen gündemin en son perdesi bir hafta öncesine denk gelen “casusluk(!)” soruşturması ve tutuklamaları idi. Başsavcının başrol verdiği kişi yine değişmedi: İBB davası tutuklusu Ekrem İnanoğlu!. Yanına da Necati Özkan ve meslektaşımız TELE 1 yönetmeni Merdan Yanardağ…
O sırada Avrupa’da olan CHP Genel Başkanı Özgür Özel apar topar dönüyor, gününü gecesini Çağlayan adliyesinde geçirmeye başlıyor. “Casus şüphelisi” kişiler ise o saatlerde hakim karşısına çıktı çıkacak!.. Ne var ki Özel’in aynı gün saat 16.00’da “Eskişehir’de miting” programı var. 30 dakika gecikmeyle yetişiyor Cumhuriyet Meydanı’na.
-Alan tıklım tıklım dolu ve coşkulu!..
Yakın uzak partisinin gündemindeki hemen her konuya değiniyor Özgür Bey. Ama alandaki hemşerilerimin ilgisi ve coşkusu konuşmasının başlangıcındaki sözlerineydi kuşkusuz. İlk cümlesi örneğin:
“-Eskişehir insanı umuttur, inançtır!...”
Kuşkusuz ilimizde son 40 yılın siyasi gelişmelerini iyi analiz etmiş Özgür Bey ve partisi iktidara taşıyacak o umut ve inancı ilimiz üzerinden veriyor. Hemen ardından ikinci cümlesiyle de pekiştiriyor inancını;
“-Cumhuriyetin, demokrasinin, aydınlığın ve gençliğin şehrindeyiz!..
İzleyenler bu tanımlamadan mutlu ve onlarda geleceğe yönelik umutlu. Hoş geldiniz, güle güle sayın Genel Başkan.
-Yine bekleriz!..


 
 
             
             
             
             
             
                 
                 
                 
                 
                 
                 
                 
                