Evrimsel gelişimin bizi hayvanların en akıllısı kılmak ve onlara hükmedebilmek için sürmediğini biliyoruz. Aslında evrimin tek derdi yaşamda kalabilmeyi sağlamaktır. Böylece beyni olmayan canlıdan, öncelikle dağınık durumdaki ganglionların (sinir hücreleri toplulukları) ön kısımlarda ve uçlarda yoğunlaşmasıyla beyinli canlılara, oradan da beynin evrimiyle akıllı canlılara doğru evrimleştiğimizi kabul ediyoruz. Beynin, daha doğrusu sinir hücresi topluluklarının her canlıda farklı gelişmesi sonucu canlılardaki farklılaşma da kendiliğinden oluşuyor. Bizler her alanda diğer canlılardan daha iyi değiliz, önce bunu kabullenmemiz gerek. Bizden daha iyi koşan, daha iyi yüzen, daha iyi sıçrayan, daha iyi tırmanan, kokuyu daha iyi duyan, daha iyi işiten ve daha iyi görenler var. Ama hepsini birden bizim kadar iyi yapan yok diyebiliriz. Dahası beynimizdeki nöron sayısı ve aralarındaki bağlantı sayısı en çok bizde var, bu bağlantıları okuyarak, öğrenerek ve deneyimleyerek biraz da kendi gayretimizle oluşturuyoruz. Özet olarak çeşitlilikten ne kadar nasiplenirsek o kadar insan oluyoruz diyebiliriz…
Antik Yunan’da Doğa Filozofları olarak adlandırdığımız ilk filozoflar hem bilim hem de felsefe ve sanat alanında yetkin kişilerdi. İlk filozoflar aynı zamanda bilim insanlarıydı, uygarlığın tohumları bu sayede atıldı. Günümüz akademik yaşamında da felsefe dışında bir disiplinde uzmanlaşmış kişilerin felsefe yüksek lisansı yapmalarına olumlu bakıldığını biliyorum. Yani tek alanda sınırlı kalıp sadece o alanda yetkin kişi olmanın toplumsal bir albenisi olduğunu sanmıyorum. Bizler yalnız seçtiklerimizle değil, seçemediklerimizle de varlığımızı sürdürüyoruz. Toplumsal gelişme için iş bölümünü önemseyip sadece bir alanda uzmanlaşma ve böylece sanat, felsefe, edebiyat gibi diğer entelektüel birikimleri ıskalama sonrası ileri gidebilmek olası mı acaba? Üniversiteyi bitirip sadece meslek sahibi olarak “aydın” tanımının dışına düşen ülke sorunlarına yabancı uzmanlarla toplumsal sorunların ne kadar üstesinden gelebiliriz ki? Bizi yaşamın hoşluklarından uzaklaştıran, entelektüel gelişimimizi engelleyen, gerçek problemleri dışarıda bırakan bir eğitim ve öğretim bu ülkeyi ileri taşıyamaz. Bu koşullarda eğitim sistemini değiştirmek olanaksız olduğuna göre eğitim alanında yer kaplayan yetkili kişilerle, o eğitim ortamında donanım sahibi olmaya çabalayan gençlerin uyanık olmalarını, sadece kariyerlerini düşünme gafletine düşmemelerini ya da salt kendilerine sunulanlarla yetinmemeleri gerektiğini düşünüyorum…