Dünya Gazetesi’nde Hakan Güldağ, “ Ağabey, Wuhan korona salgının ötesinde, üç kasabadan yaratılan büyük bir sanayi merkezi olarak her yerde sözü çok edilen bir fenomen haline geldi. Çin’ deki Hubei Eayetinin başkentinin sırrı nedir, araştırıp yazar mısın?” dedi.
Hemen bir “Wuhan Dosyası” açtım, erişebildiğim bütün malumatı derlemeye başladım. Bilginin nesnelliğini artırabilmek için Almanya’ da “Kuzey Ren-Vestfalya(RW) Eyaleti Dosyası” oluşturdum. Aynı varsayımlar ve zihni modelle iki farklı bölgenin gelişme öyküsünü değerlendirdim. İlk yazımı 20 Ağustos 2020 günü “ Wuhan’da 12 bin fabrika 2 milyon istihdam yaratıyor” başlığıyla yayınlandı. Bir hafta sonra 27 Ağustos 2020 günü “ Wuhan’ın sırrı :Disiplin ve yüzleşme özgüveni” idi. 17 Eylül 2020 günü de “Kalkınmanın sırrı ‘enstitüler’ mi?” başlıklı yazıda iki bölgenin kalkınmasında enstitülerin oynadıkları rolü anlattım.
Türker Kılıç’ın, “Yeni Bilim:Bağlantısallık, Yeni Kültür:Yaşamdaşlık” kitabını geçen hafta bitirdim. Epey zamandır HBT Dergisi’ndeki yazılarından izlediğim beyin bilimcisi Kılıç’ın kitabında “enstitüler” konusundaki saptamasını Eskişehir’de Sakarya okuyucusuyla paylaşmak istedim.
Prof. Türker Kılıç diyor ki :“ Çeşitliliğin, farklı disiplinlerin bir arada var olmasının öneminin anlaşılması, bilim dünyasında da enstitülerin önem kazanmasını sağlamıştır. Enstitüler, toplumun ve yaşamın iyiliği için belirlenmiş bir alanda soruların sorulup cevapların arandığı, tüm kültür ve bilim alanlarından o soru alanıyla ilişkili zihinlerin etkileşiminin sağlandığı, insanlığın özyarıtım (kendinden-yaratma) ağlarıdır. Aslında bir önceki cümlede, insanlığın değil, yaşamın enformasyon ağının kendinden yaratma organizasyonudur demek bağlantısal bütünsellik anlayışı açısından daha doğru bir tanımlama olacaktır. Enstitüler de ‘insan için’ likten önce, yaşamın iyiği, güzelliği için bilgi üreten organizasyon ağları olacaktır.”
Eskişehir’in “karşılaştırmalı üstünlüğü” olan iş alanları hangileridir? Söz konusu karşılaştırmalı üstünlüğün “sürdürebilirliğini” sağlamanın “gerek ve yeter şartları” nelerdir? Salgın sonrası
oluşacak üretim ağlarında, değer yaratma zincirinde “doğru konumlanma” yapmanın gerekleri nelerdir? Bu soruların ve benzeri daha onlarcasının yanıtının aranması gereken kurumsal yapılar bağımsız enstitülerdir.
Bilgi, yeni nesneler üretmenin ve yeni metotlar geliştirmenin; bu yolla insanların yaşamını kolaylaştırmanın en önemli girdisidir. Eskiden böyle öneriler yapıldığında kent yönetimindeki ilgili aktörler açıklama yaparak, kamuoyunu bilgilendirirdi. Son dönemlerde, kentin geleceğiyle ilgili önerileri tartışma konusunda sessizlik şalının altına saklanma tercih ediliyor.
Yazılanlar eksikse tamamlamak, yanlışsa doğrusunu söylemek ; doğruysa gerçekleşmesi için ne yaptığımızı ortaya koymak bir toplumsal sorumluluk değil midir?
Gelin Eskişehir’in geleceğini inşa etmede “enstitülerin rolünü” sorgulayalım… Tartışırsak kaybımız olmaz, belki “ birbirimizi anlama” konusunda küçük adımlar atarak kazançlı bile çıkarız.