Özünüzle  ilgili  kuşkuya düşürse  de,  değerleriniz  arasında  öncelikli olan bazı  genellemeleri tekrar ederiz. Bizim, Peter  F. Durucker’ in  zamanın  aşındırıcı  törpüsüne direnen, geçerliliğini  bugün de  koruyan  genellemesini  sıklıkla tekrarımız gibi:

“ Krizlerin her birinin temel nedeni işlerin kötü yapılmakta  olması  değildir. Neden, yanlış  şeylerin yapılması da değildir. Aslında, çoğu  durumda, doğru  şeyler  yapılmaktadır; ama  sonuç alınamamaktadır. Görünürdeki  bu  çelişki neden  oluşmaktadır? Örgütün  üzerinde  yükseldiği ve yürüdüğü  varsayımlar  artık günümüz  gerçekliğine  uymamaktadır. Bunlar her örgütün davranışını   biçimlendiren, neyin yapılması, neyin  yapılmaması  gerektiğine  ilişkin kararları  dikte  eden ve örgüt  açısından  anlamı kabul  edilebilecek  sonuçları  tanımlayan  varsayımlardır.”  

“Varsayım sorgulamanın”  önemini  anlatmak  için yerini dolduran  terim,  Bosch, Hentschel ve  Karamer’in yazdığı,Dilek  Kurt’un  dilimize  kazandırdığı Beta Yayınevi’ nin  “Dijital Offroad/ Dijital Dönüşüm  İçin  Başarı  Stratejileri”  kitabında yer alıyor: Yaratıcı  yüzleşme.

Yarı iletken  teknolojilerin  gelişmesinde  Intel  şirketinin  öncü  rolünü  bilmeyen yoktur. 1980’lı yıllarda  İntel  bellek  yongaları  üreterek ciddi  paralar kazanıyordu. Asya  ülkelerinde  bellek yongası  üretilmeye başlayınca, fiyat  rekabeti  nedeniyle Intel  beklediği  geliri yaratamıyor. Şirketin CEO’su  Andy Grove, otuz  yıla  yakın  birlikte çalıştıkları  Gordon Moore’ a şu soruyor :” Yarın kovulduğumuzu, bu odaya  yeni bir CEO  girdiğini düşün, ne yapardı  sence ?”

Bugün de  geçerli  olan  “ Moor Yasasının” nın babası Gordon Moor, arkadaşına  şu yanıtı  veriyor : “Yeni  CEO  bellek yongası  üretmezdi!” 

Yaratıcı yüzleşme  özgüveni  olan  Andy Grove  şirketinin kaderini  değiştiren kararını veriyor  ve diyor  ki:“ O zaman sen ve ben, bu odadan dışarı çıkıp tekrar geri içeri  girerek neden  bunu  kendimiz yapmayalım?” 

Intel  yönetimi  herkesi  şaşırtan  kararını  açıklıyor :” Intel bellek yongası  pazarından  çıkacak!”

O dönemde  180 milyon dolarlık  yatırımla  geleceği  çok  net   öngörülemeye mikroişlemci üretimine başlanıyor; 8 bin  istihdam  kaybı  sonrasında,  dünya pazarında  lider  olarak yerini  almalarını sağlayan yeni  yolculuk başlıyor.

Kıssadan hisse: Eğer yaratıcı  yüzleşme  özgüveniyle  işimizi  yönetiyorsak “çare  tükenmiyor”. Korkaklığın adını “tedbirlilik” koyarak, bekle-gör  kolaycılığının   seline  kendimizi  kaptırıyorsak  “krizlerle  birlikte  yaşamak” ya da “işimizi  yitirmek”   zorunda  kalıyoruz…

Toplum  olarak yaşadığımız  sorunlara çözüm üretemeyen zayıf yanımızın “ yaratıcı yüzleşme   eksikliği”  olduğunu  söylersek  haksızlık etmiş  olur muyuz? Bu eksik  yanımızın, girişimci  insanlarımızın “kritik büyüklüğe  erişmesini  engellediği”  iddiasına katılır mısınız? Ve ülkemizin,  tarihin  önüne serdiği  1000 yıllık  fırsatı  kaçırmanın  eşiğinde  durduğunu ,on yılı  aşkın zaman kesitinde  sürekli söyleyen ve yazan  bizi ikna edecek gerekçeleriniz  var mı?