Popülist kültür, kitle ilgisini çeken müzik eserlerini, çok satan kitapları, statü sembolü olarak algılanan giysileri, sorunları tanımlama, algılama ve anlatım biçimlerini de etkiler.
Maric-Luisa Frick “politika” ve “politik olan” kavramlarını sorgularken, “Felsefi bir ayırıma gitmenin doğru olacağına inanıyorum. Politika ile politik olanı birbirinden ayırmalıyız. Popülizm politik bir kavramdır. Politika ise bizi bir toplum olarak etkileyen hususları bir polis –şehir-yurttaşları topluluğu olarak düzene sokma sanatıdır. Politik olan, bu düzenin ne türden bir düzen olması gerektiği konusundaki görüşlerin bir araya geldiği alandır” tanımlamasını yapıyor.


TDK sözlüğünde, popülist kültürün, belli bir dönem için geçerli olan, hızlı üretilen ve hızlı tüketilen ögelerden oluştuğu belirtilir.
Popülist kültür, her dönemin davranış biçimlerini, yaşım biçimi ve yaşam tarzlarını etkiler. Popülist kültür, kitle ilgisini çeken müzik eserleri, çok satan kitapları, statü sembolü olarak algılanan giysileri, sorunları tanımlama, algılama ve anlatım biçimlerini de etkiler.

Popülist algının kalıcılığı sınırlıdır, ama geçici de olsa kitlelere erişme kolaylığı nedeniyle siyasi tercihlerden alış-verişe toplumsal örgütlenmede etkileri vardır. Popülist kültürün ortak algı görüntüsü yaratması, sığınma konforu oluşturması “yaratıcı yüzleşme” gücünü zayıflatır.
İster Frankfurt Okulu gibi “kitle kültürü” diyelim, dilersek Birmingham Okulu gibi “popüler kültür” tanımlamasını kullanalım, bir politik kavram olan popülizm küresel ölçekte eşimin artması nedeniyle bütün insanlığın yaşamının bugünü ve yarınını etkileyebilir.

“Populaca” sözcüğünün dilimizdeki karşılığı “halk” tır. Popüler kültür de halkın kültürüdür. İyi yetişmiş seçkinlerin kendi özlerinden türettikleri ve küresel gelişmeyi anlamayı kolaylaştıran kavramlarla anlattıkları kültür de “yüksek kültür” diye tanımlanır.
Eskişehir’de yayınlanan yerel gazetede bütün bunları neden yazıyorum?

Geçen hafta küreselden yerele olup bitenleri anlatmak için paylaştığım listeye bir kez daha göz atarsak, bizi yazmaya iten duygu ve düşünceyi de anlarız:

• Kitap gibi ayrıntı anlatan uzun metinlerin okuyanlar hızla azalıyor.
• Yazalı medyada manşet ve spotları okumakla yetinenler çoğalıyor.
• Olay ve olguların “ileriye ve geriye bağlantılarını” merak etme düzeyi düşüyor.
• Anlamak için “çapraz sorgulama” için zaman ayıranların oranı düşüyor.
• Arka plan gelişmeleri “ dikkat sürelerini” kısaltıyor.
• “Pragmatist sığlık” hızla “kurnazlığa” yöneliyor.
• “Sindirilebilir içerik”, “derin düşünceye” tercih ediliyor.
• “Sloganlar ciddi fikirlerin yerini alıyor”.
• İlke, kural ve yasaya uymaya zihninde izin verenlerin sayısı artıyor.
• Kurumlar ve ritüelin yarattığı “güven” hızla aşınıyor.
• Öngörme ve önlem alma disiplinin gereği olan “ zamanın ruhunu okuyabilmenin” kök hücreleri olan “entelektüeller” ve “ yaratıcı ve yapıcı seçkin azınlıklar” nedret haline geliyor.
• Ölçme, sayma, görselleştirme ve kavramsallaştırmaya dayalı “gözetim ve denetim disiplini” ciddiye alanlar yok oluyor.

Sıralanan olumsuz eğilimlerin arkasında “popülist kültürün” etkileri var. Popülist kültürün olumsuz etkileri kaynaklarımızı israf etmemesi için onun iç ve dış dinamiklerini anlayarak kendimizi konumlandırmalıyız.