İnsanlar kendileriyle baş başa kalıp iç dünyalarına ayna tutma yerine, başkalarını suçlayarak yürük ferahlatıyorsa,çırpındıkça gömüldüğümüz bir bataklığa saplanmış demektir
***
Kadim Çin halkı, yaşamın örsünde ne varsa yaşadı: Ümran da gördü, sefaleti de tattı; birlik bayraklarını kıtalardan kıtalara, okyanuslardan okyanuslara taşıdı; afyon yutturulma sefaletini de gördü; zihnin ince ipek tülbentlerinde süzdü, damıttı, kötülere beddua etti: “ Tanrı sizi büyük dönüşüm dönemlerinde yaşatsın!”
Büyük dönüşüm dönemleri karmaşıklığın, karmaşanın, belirsizliğin ve çaresizliğin baskın hale geldiği zamanlardır. Ne insani değerleriniz kalır, ne toplumsal sözleşmeniz geçerlidir, ne ilke ve kurallarınız işler, ne kurumlarınız kapsayıcıdır, ne tutunacağınız bir dal, ne de sığınacağınız bir kalemiz yoktur.
Vazgeçilmez bir ideal oluşturarak, yaratmak istediğiniz uygarlığa değer katmak için ortak bir hikâyenin kahramanları olabileceğimiz dönemler değildir büyük dönüşüm dönemleri. Uğruna özveride bulunabileceğimiz uygarlık tasavvurunu yitirdiğimiz kör uçuş dönelerdir.
Büyük dönüşüm dönemlerinde en büyükle en küçüğün bir aradadır; ilke ve kuralların değersizleştiği, dürüstlüğün meziyet haline geldiği; ahlâkın Diojen gibi gündüz vakti fenerle arandığı; vur vuranın, destursuz bağa girenin, güçlünün haklı gibi göründüğü; “ At izinin it izine karıştığı” insan için talihsiz zamanlardır.
Büyük dönüşüm dönemlerinde, varsayımlar kararsız, algılar karışık, zihinler bulanıktır.

Büyük dönüşümlerde, karmaşa ortamı karışıklığa, belirsizlikler çaresizliğe, planlar pragmatizme, ciddiyet popülizme, fikirler slogana dönüşür. Kendisini okumadan alım, gezmeden seyyah, araştırmadan ve zamana kıymadan bilgin sananların dönemidir.
Büyük dönüşüm dönemleri insanların “kendiyle sınırsız meşgul” oldukları; “kibir ve üstünlük inancının” çevreyi yaşanmaz hale getirdiği bataklıklara dönüştürür.
Büyük dönüşüm dönemlerinin göstergesi, kasaba kültürünün toplumun bütün derinliklerine sinmesidir. İnsanlar kim olduklarına göre değerlendirilir. Ne yaptıklarının izini sürmeden ulu orta yargılar ortalığı toza dumana katar. Benzer koşullarda yaşam yarışını başlatılan insanların öne geçenleriyle ilgili net bilgi olmadan karalama ve küçümsemenin yaygınlaşır. İnsanlar kendilerine ayna tutma yerine, başkalarını karalayarak kendilerini yüceleceklerini sanan sapkınlık batağına saplanır.
Büyük dönüşüm dönemlerinde, daha az bireysellik daha çok ortaklık, sığ ve sindirilebilir içerikten kaçınma, daha derinliğine bilgi, “Eyüp sabrı” ile sürekli sorgulanan algı, uyum için yürek, değişme için cesaret, sonuç almak için hareket, üretmek için birikim, ilerlemek için bilinç, israf etmemek için tutarlı bakış, rekabet için buluş, güçleri odaklamak için beklenti ve insan yaşamını kolaylaştırmak için bereket gereklidir; bereket.
Üç üniversitesi olan
kentte, kaç öğretim üyesi, bu yazıda söylenenleri öğrencileriyle analiz eder?
Soruya “Kimse sorgulamaz!” yanıtını veriyorsanız felaket… Yanıtınızı, “ Birkaç öğretim üyesi çıkar” diye veriyorsanız vasatlık… “Onlar da bu toplumun yücelmesini isteyen insanlar; tahmin ettiğinizden fazladır” yanıtını veriyorsanız umut vardır, umut…
Ve ben yıldızları toplayıp cebime dolduracak kadar coşkulu bir umut arıyorum.