Ardında büyük bir yıkıntı bırakan ve milyonlarca kişiyi etkileyen Kahramanmaraş merkezli depremin üzerinden 12 gün geçti.
Felaketten sağ kurtulabilenler için ise soğuk hava ile birlikte barınma, gıda, temizlik, tuvalet gibi en temel gereksinimlerin bile hala karşılanamadığı anlaşılıyor.
Ulusal ve uluslararası kaynaklardan gelen tüm yardımların AFAD üzerinden dağıtılması yönündeki ısrar ne yazık ki yardımların ihtiyaç sahiplerine ulaşmasını büyük ölçüde engelledi. 
Konutların enkaza dönüşmesi, artçı depremlerin devam etmesi ve günler geçmesine karşın bir çadırın bile verilememesi gibi nedenlerle deprem bölgesinden başka kentlere büyük bir ‘göç hareketi’ yaşanmaya başladı.
Biz de ÇYDD olarak deprem bölgesindeki burslu ve gönüllü gençlerimize gereken desteği veriyoruz.
Aileleri ile kentimize gelen öğrencilerimizle ise ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra yaşadıklarını konuşuyoruz. 
Defne ilçesinden gelen bir öğrencimiz “Depremden 2 gün sonra bile bir tek ambulans sesi duymadıklarını, herhangi bir kurtarma ekibinin gelmediğini, kendi imkanlarıyla kurtulduklarını anlattı.
Televizyonlarda gösterilen görüntülerle gerçek durumun çok farklı olduğunu ifade eden ve duygularını zorlukla kontrol etmeye çalışan gencimiz ‘Sokağımızın görüntüsü ceset denizi gibiydi’ dedi.
Yayılan yoğun koku nedeniyle ancak maske takarak durabildiklerini söyledi.
Adıyaman’daki evleri enkaz hale gelen ve oradan ayrılmak istemeyen ailesini zorlukla ikna ederek kentimize getiren diğer öğrencimiz ‘Annesinin ve ablasının psikolojisinin çok bozuk olduğunu kendilerini dış dünyaya tamamıyla kapattıklarını’ anlattı.
Oturdukları evin devam eden kredi borcunun yanı sıra kısa bir süre önce EYT borçlanması yaptıklarını, babasının iş yerini kaybettiğini, ne yapacaklarını bilememenin huzursuzluğu içinde olduklarını bizimle paylaştı.  
Evini, anılarını, işini, yakınlarını yitiren depremzedelerin maddi kayıplarının yanı sıra ruhsal olarak da iyileşmeleri çok uzun ve zor bir süreç.

Eskişehir’e şu ana kadar binin üzerinde depremzedenin geldiği ve bu sayının daha da artacağı tahmin ediliyor.
Eskişehir’e gelen depremzedelerin ihtiyaçlarını koordine etmekle görevlendirilen Kamu yöneticisi ile yaptığımız görüşmede ‘barınma’ konusuna odaklanıldığı anlaşılıyor. 
Öncelikle öğretmenevi ve kamu misafirhanelerine yerleştirilen depremzedeler bu günlerde apar topar boşaltılan öğrenci yurtlarına yerleştiriliyor. 
Görüştüğümüz Kamu yöneticisi “Valinin öğrencileri yurtlarından çıkarmayın” yönünde talimat verdiğini söyledi ancak ne yazık ki uygulama böyle değil.
Öğrenciler kendilerine gelen ve süre belirtilen mesajlarla hızlı bir şekilde odalarını boşaltmak zorunda kaldılar.
Not etmekte yarar var, iki gün sonra yurdu boşaltacağını bildiren öğrencilerin hemen yemeğini kesmişler.
Oysaki aynı yurtta kalan ‘yabancı öğrencilere’ yemek vermeye devam ediyorlar.
“Öğrencilerin yemeğini niye kestiniz” diye sorduğumda “Gençlik Spor İl Müdürüne danışın” şeklinde bir yanıt aldım.
Üniversitelerde uzaktan eğitime geçme kararının yanlışlığı kendi başına bir yazı konusu ama özel yurtlarda ya da apartlarda kalan ve yıllık ücret ödemeyi taahhüt eden öğrenciler de ne yapacağını bilemez durumda. 
Evlerde konuk edilen ya da ev tutarak yerleşenler Valilik tarafından kaymakamlıklara yönlendiriliyor.
Kamu yönetimi tarafında ‘depremzedeleri kayıt altına almak ve barınma sorununu çözmekle’ sınırlı bir deprem yönetimi anlayışı var.
“Pazartesi günü okullar açılacak, çocuklar okula gidebilecek mi” diye sorduğumuzda “Milli Eğitimden bilgi alın” denildi.
Çocukların kitap, defter, giysi ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı konusu ise Kamu yönetiminin henüz gündeminde değil.
Depremzedelerin tüm ihtiyaçlarıyla ilgili bir ‘yazılım geliştirilerek’ bu konuların çözüme kavuşturulması hedefleniyor.
Depremzedelerle öncelikle muhatap olan görevliler başta olmak üzere verilmesini önerdiğimiz psiko-sosyal eğitime de yakın dönemde olanak olmadığı ifade edildi.
Kamu yönetimi tarafından koordine edilen çalışmaları “Yardım istemeyin, yardım getirin” şeklinde özetlemek mümkün. 
Belediyeler ise hala deprem bölgesine malzeme ve personel desteği vermeye devam ediyor.
Kente gelen depremzedelerin çeşitlilik gösteren bireysel taleplerini karşılama konusunda yaşanan zorlukların yanında Kamu merkezli bir ‘belgelendirme sisteminin’ olmaması nedeniyle kimin hangi kurumdan ne tür yardım aldığını izlemekte güçlük olduğunu belirtiyorlar. 
Sorunlar artarak devam ediyor. 
Kamu yönetiminin konuyla ilgilenen STK’lar, platformlar ve gönüllülerle yakın çalışarak orta ve uzun dönemli planlama yapması gerekli.
Bu kez gerekenler yapılır mı, bekleyip göreceğiz.