İç denizimiz Marmara’mız dünyada tekmiş. Çok da kıymetini bildik ama!.. Son ayların haber kanallarından, gazete sayfalarından düşmez oldu şu meşhur salya, nam-ı diğer müsilaj görüntüleri.
Kaç yıldır yazıldı çizildi; alarm veriyor buradaki kirlilik, dip balıkları zehirliyor yiyenleri diye. Ama kimin, kimlerin umurunda!
Denize atıklarını akıtan işletmelere seneler önce uyarı yapılmış, zorunluluk konulmuş arıtma sistemi yapın diye. Yapmışlar da sağ olsunlar, ama devreye sokulmamış bu sistemler, çünkü çalışmasının belli bir maliyeti varmış. Maliyet deyince bizim millette akan sular durur. Aman ha! Hiç bir koyup on almak varken olur mu bu? Deniz kirlenecekmiş, hadi be sen de! Nasılsa kontrol yok, olsa da uyarıyla geçiştiriliyor, ceza uygulayan yok, her şey son derece lakayt. Böyle olunca devam, güzelim Marmara’nın billur sularına akıt gitsin.
Çocukluk yıllarımda o denize girmişliğim çok olmuştu; Gemlik, Kaynarca, Pendik, Küçük Kumla ve daha faklı yerlerinde. Suyu serin, dalgası az bu deniz, hep içime serinlikler, güzellikler vermiştir yıllar içinde anımsadıkça.
Sonrasında seneler geçtikçe, o sahillerde yazlıkları olan eşin dostun anlatımlarını dinledikçe, yeis içinde eski günlerimi daha çok anar olmuştum. Artık denize giremez olduklarını, sadece uzaktan baktıklarını anlattı çoğunluğu. Ne acı, çünkü çok kirliymiş.
Nehirleri, çayları, dereleri, gölleri kirletmeyi başardık ama deniz? Bir türlü içime sindirememiştim. Ve bu yıl o deniz salyasının, Marmara kıyılarını nasılda kapladığını, dipteki canlıların oksijensiz kalıp suyun yüzeyine çaresizlikle sıçrayıp öldüğü görüntülerini izleyince Tv. ekranlarında, içimi derin bir çaresizlikle birlikte isyan duygusu sardı.
Şimdi yüzeydeki o biriken, neredeyse üzerinde yürünecek kalınlığa gelen atıklar temizlenmeye çalışılıyor. Sonrasında dibe oksijen verildiği haberleri de geldi ve atıklarını arıtmadan suya boşaltanlara ceza uygulandığı bilgisi yayınlandı.
Neden bu derecede sıkıntı yaşanmadan yapılmadı o ceza uygulamaları? Şimdi bütün bu önlemlerin sonucunda Marmara eski günlerine döner mi? Ne zaman olur bu?
Bizim gördüğümüz yüzeydeki felaket, ya diplerde neler oluyor? Oradaki canlılar ne haldeler? Ölü yengeçler vuruyormuş sıklıkla sahillere. Yazık değil mi, denizin biyolojik dengesini bozmaya ne hakkımız var? Beş on işletme arıtma sisteminin masrafından kaçacak diye bu yapılan reva mı Marmara’mıza?
Deniz küsüyor uzun süre, ardından tükürüyor kusuyor onu bu hale getirenlere.
Aklımda, fikrimde, çocukluğumun o içilecek temizlikteki billur suyuyla güzelim Marmara ve şimdiki yüzeyi kusmukla kaplanmış hali. Bağırmak haykırmak istiyorum, ama yine susuyor isyanım, sen en iyisi böyle anlat tepkini diyor bana.