“ İnsanoğlu kainat dediğimiz bütünün bir parçasıdır"; zaman ve mekanla sınırlanmış bir parça. Kendi benliğimizi, düşüncelerimizi ve duygularımızı her şeyden soyutlanmış hissediyoruz. Buna bilincin yarattığı bir göz yanılsaması denebilir. Bu yanılsama bizi kişisel arzularımıza ve en yakınımızdaki birkaç kişiye olan bağlılığımıza hapseden bir cezaevi gibidir. Görevimiz, şefkat evrenimizi tüm canlıları ve bütün güzelliğiyle doğayı da kapsayacak şekilde genişleterek, kendimizi bu cezaevinden azat etmek olmalıdır. İnsanoğlu varlığını sürdürecekse yeni bir zihniyete ihtiyacı vardır.
Albert Einstein”
Yaz geldi ya; sıcaklar da bastırdı, o hep korkulan, içimizi yakan, acıtan yangın görüntüleri yine yeniden başladı ne yazık ki. Sakarya’da başlayan yangın kısa sürede Bilecik’e sıçradı, oldukça büyük bir yangınmış ki Eskişehir’i bile dumanlar sardı, güneş nerdeyse kayboldu o dumanların ardında, is kokusu cabası
Oldum olası orman yangınlarını, insan ölümü olmadığında, “can kaybı yok” başlığıyla sunar medya ve yetkili kurumlar. Çünkü oraların inanılmaz sayıda canlının yuvası, evi olduğunu ne yazık ki bilmez. Bu nedenle de değil midir ki hiç bitmeyen, tersine artan bir iştah ile ağaçları yok etmekte rant için, maden için, beton için kesmekte hiç beis görmezler.
Aslında orman yangınlarında can kayıpları çok ama çok fazladır, ama işte salt kendisini canlı, dünyanın tek hükümran efendisi, sahibi olarak gören ve kabul eden insanın en acı, en büyük yanılgısı da bu!
Şimdi tam da ağıt vaktidir; yanan, kül olan köylerin, ormanların canlıları için ağlama vaktidir! Alevlerin sivri, yok eden dillerinden kaçamayan kuşlar için, kaplumbağalar için, tavşanlar için, sincaplar için, geyikler, ceylanlar ve elbette ağaçların kabuklarında, kovuklarındaki milyonlar milyarlarca börtü böcek için ağıt yakma vaktidir!
Doğal afetler bazen kaçınılmaz olabiliyor, insan ihmali, kundakçılığın vs. dışında kendiliğinden çıkan yangınlar da olabiliyor. Ancak bu durumlarda devletin becerikli ve şefkatli ellerinin çok kısa sürede bu afetlere el atması gerekmez mi?
Her yıl var olduğu rakamsal olarak açıklanan ve hiç de az olmayan yangın söndürme uçakları, gece görüşlü dahil olmak üzere sayısı yüzü geçen helikopterler böyle durumlarda neden görünmez olur, neden ormanların çığlığına duyarsız kalınıp, kulak tıkanır?
İçimiz yandı bitti kül oldu yine yeniden, ama işin en kötüsü ciğerlerimiz dediğimiz ormanlarımız ve orada yuvalanan sayısız canımız yandı.
Lafın özü, gerçekleşen yangınlarda çok sayıda CAN KAYBIMIZ var!