Wikipedi bilimi, “nedensellik, merak ve amaç besleyen, olguları ve iddiaları deney, gözlem ve düşünce aracılığıyla sistematik bir şekilde inceleyen entelektüel ve pratik disiplinler bütünüdür” şeklinde tanımlıyor. Ancak bu tanımın “ilim” için geçerli olmadığını belirtiyor. Çünkü bilim dünyevî ve evrensel olayları kendine konu edinmişken, ilim genelde manevi olaylar, soyut kavramlarla ilgilenir ve somut bir kanıt da sunmaz diyor. Aristoteles’i ilk bilim-felsefe ilişkisini kuran insan olarak ele alırsak, bilim belki de iki bin yıldan fazla bir süredir devam eden insan etkinliklerinden biri ve sürekli değişmekte. İlimin bu tür bir özelliği yok. Mesela fiziği düşünürsek önceleri Aristoteles fiziği vardı, sonra Newton fiziği egemen oldu. İki yüz yıl sonra Einstein Newton’un belirttiği gibi evrenin mekanik kurallara bağlı olmadığını, ışık hızına çıkıldığında kuralların değiştiğini söyledi. Günümüzde ise kuantum fiziği tartışılıyor. Bilime inanılmaz bilim yapılır. Sürekli sorgulanır, değişime zorlanır ve kendini ispatlama zorunda bırakılır. İlim, ilim yapana inanmanızı ister, onu sorgulamanızı değil. Bu nedenle “bilim yayma örgütleri” olmaz, ama “ilim yayma cemiyetleri” vardır ve amaçları farklıdır…
Bilim yanlışlanmazsa bilim olmaz. Bilim insanlığın mutluluğu içinde yapılmaz. Yaptığımız devasa teleskoplarla uzayı anlamaya çalışıyoruz ve gördüğümüz gezegen sayısının kumsallarda gördüğümüz kum taneleri kadar fazla olduğuna şaşırıyoruz. İşte biz o kum tanelerinin birinin içinde yaşayan minnacık varlıklarız. Bu bilginin neresi insanlığa mutluluk verebilir ki. Ama insanlar merak eder ve öğrenmek isterler. Eskiden canlılar ikiye ayrılırdı: Hayvanlar ve bitkiler. Günümüzde beş aleme ayrılıyor: Bakteriler, Protistler, Mantarlar, Bitkiler ve Hayvanlar. Canlılık bu alemlerin bir kısmının bir arada “symbioz” bir yaşam sürmesi ile oluşuyor. Örneğin bakteriler olmasa biz yaşayamayız. Evrimin son noktası olarak kendimizi görmekteyiz ama aslında diğer canlılardan daha fazla evrimleşmiş değiliz. Evrimin getirdiği bir uç noktayız. Yaşamın sadece bir parçası olduğumuzu anlasak ve kendimizi fazlaca önemseyip ölümsüz olmaya çabalayarak çevremizi germesek, insanlık bir rahatlayacak ki, sormayın gitsin…