2023 yılını tamamlamaya sayılı günler kaldı, bu yılı ne yazık ki çok sıkıntılı ve üzücü olaylarla geçirdik.
6 Şubat depreminde binlerce insanımızı kaybettik. 
Depremden sağ kurtulmayı başarabilenler ise yitirdikleri yakınlarının acıları bir yanda hala zor şartlar altında yaşama tutunma mücadelesi veriyor.
Depremin üzerinden 11 ay geçmesine karşın kalıcı konutlara ulaşamayan ve çadırlarda yaşayan çok sayıda mağdur var. 
Depremin yaşandığı illerdeki sorunların iktidar tarafından hızla çözülmesi beklenirken tersine zorluklar günden güne artmaya devam ediyor.
Aylardır çadırda yaşayan, gecenin karanlığında tuvalete ulaşmak isterken düşüp yaşamını kaybeden vatandaşın çaresizliği ise çok üzücü bir olay olarak karşımızda duruyor.

2023 yılında yaşananlara bakarken en önemli konulardan biri kuşkusuz ittifaklar tartışmasının gölgesinde yapılan 14 Mayıs’taki Cumhurbaşkanı ve genel seçiminin ardından 28 Mayıs’ta ikinci turu yapılan Cumhurbaşkanı seçimiydi.
Seçim sonrasında ise milyonlarca kişinin umutlarının başka bahara kaldığı bir sonuç ortaya çıktı.
Gelecek yıl Mart ayında yapılacak olan yerel seçime dönük hararetli tartışmalar bu yılın son günlerinin gündemini oluşturmaya devam ediyor.

Diğer yandan Cumhurbaşkanının “Faiz sebep, enflasyon sonuç” açıklamalarının devamında uygulanan düşük faiz politikasının sonucu dövizin yükselmesi, artan fiyatlar karşısında alım gücünün düşmesi ve yaşanan derin yoksulluk en can yakıcı haliyle yaşamımızı etkilemeye devam ediyor.
Yatırımların azalması ve yükselen maliyetler nedeniyle istihdam artışı sağlanamıyor.
Ekonomik yetersizlik nedeniyle büyüme çağındaki çocuklar okula aç gidiyor.
Milyonlarca kişi belediyelerin ve devlet kurumlarının gıda yardımı ve destekleriyle ayakta kalmaya çalışıyor.
Özellikle büyük kentlerde kontrol edilemeyen şekilde ‘artan kiralar’ nedeniyle aileler ne yapacağını bilemez durumda.

Bahsettiğimiz sıkıntılı konuların yanında Cumhuriyetimizin 100. kuruluş Yıldönümünde Cumhuriyetimizin temel direği olan “Laik ve bilimsel eğitim ilkesinden uzaklaşmanın” derin kaygı yaratan uygulamalarını yaşıyoruz.
ÇEDES ile okullara imam görevlendirilmesiyle başlayan süreç ana okullarına mescit açılması yönetmeliğiyle devam etti. 
Gelinen noktada Milli Eğitim Bakanı’nın tarikat ve cemaatlerle iş birliği yapma kararlılığı içinde olması “laik ve bilimsel eğitime karşı” yürütülen politikayı açıkça orta koydu.
Eğitimde ‘dinci yapılanma’ son hızıyla devam ediyor.
Tarikat ve cemaatleri sivil toplum örgütü şeklinde tanımlayarak ‘gerici faaliyetlerin üstünü örtmeye çalışan’ anlayış anayasal suç işliyor, hukuk dışı uygulamaları sürdürüyor. 
Fazla söze gerek yok “İmamlar, ana okuluna kadar girmiş” durumda.

Tüm bu olumsuzluklar yaşanırken 2023 yılının “Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödüllerine” layık görülenleri okuyunca yukarıda bahsettiğimiz olumsuzlukları anlamlandırmak daha da kolay hale geliyor.
“Evlatlıkla evlenilebilir” sözüyle gündeme gelen Süleyman Uludağ’a “Bilim ödülü” 
Türk Tarih Kurumu’nda kamu zararına yol açtığı için hapis cezası verilen Ali Birinci’ye “Kültür ödülü”
Galata Kulesine hilti ile verilen zarar nedeniyle “Çok büyük bir hasar değil, biraz fazla ileri gitmişler” diye savunan restorasyon danışmanı Sinan Genim’e “Mimar ödülü” verildi.
Ne diyelim?
Kendilerine ödülleri hayırlı olsun!

“2023 yılı Başarı Ödülleri” konusunda fikir almak isteyen olursa ben de birkaç öneride bulunabilirim.
Dilan-Engin Polat çifti “Yılın Girişimcisi”
Seçil Erzan “Yılın Portföy Yöneticisi”
Ankaragücü Başkanı Faruk Koca “Yılın Spor Adamı”
Eski Kızılay Başkanı Kerem Kınık “Yılın Tüccarı”
Ödülü ile onurlandırılabilir (!)
Listenin devamını siz okuyuculara bırakıyorum.

2024 yılında aydınlık günleri yaşamak dileğiyle yeni yılınızı en içten duygularımla kutluyorum.