Almanya’dan yayın yapan “dwelle.d” 1 Nisan 2021 günü, sıcak havalar ve kuraklık nedeniyle tarımsal üretimde ürün kayıplarının son yıllarda üç katı arttığı haberini verdi. Çevresel Araştırmalar Mektupları adlı bilimsel dergide yayınlanan bir araştırmanın bulguları paylaşıldı.
Dergi, gıda sistemlerinin iklim değişikliklerine karşı duyarlılıklarını ele alıyordu. Avrupa’da yaşanan aşırı sıcaklık ve kuraklık nedeniyle ürün kayıpları ürkütücüydü. İngiltere’yi de kapsayan 27 Ülkede 1961-2018 arasında incelenen tarımsal üretim verilerine göre kuraklık, sıcak dalgaları, sel ve kutup soğukları gibi aşırı hava hareketleri ve iklim değişiklikleri tehlikeli boyutlara ulaşmıştı.
Habere göre 1961’de yüzde 2,2 olan tarımsal ürün kayıpları 1993’lerde yüzde 7,3’lere çıktı.
Avrupa’da üretim verimleri yüzde 150 arttığına vurgu yapılan haberde, AB Ülkeleri ekili alanlarının yüzde 65’ini oluşturan, ağırlıklı olarak hayvan yemi olarak kullanılan tahıllar değişikliklerden ciddi biçimde etkileniyordu. Bir verim artırılırken, öte yandan kayıplar da ciddi boyutlara ulaşıyordu.
Dünya genelinde tehlike çanları çalıyor da bizde durum farklı mı?
Birkaç yıl önce Konya’da kalkınma konularından sorumlu bir kurumun yetkilileriyle Karaman’a gittim. Yirmiyi aşkın elma üreticisiyle konuşarak, üretici sorunlarının neler olduğunu anlamaya çalıştım.
Karaman’ da bin 200’ün üzerinde elma bahçesi olduğunu söylediler. Elma bahçelerinin en büyüğü bin dönümün biraz üzerindeydi; çoğunluğu küçük bahçelerden oluşuyordu.
Sorunlar üzerinde konuşurken bir üretici, “Hasat kayıplarımız yüzde 30’u buluyor” dedi.
Önce dil sürçmesi olduğunu düşündüm… Sonra verilen bilgilerin üzerine gittim. Katılımcıların büyük çoğunluğu ürünün neredeyse üçte birinin hasat kaybı olduğu saptamasına katılıyordu.
Elma üreticisi “hasat işçisi” bulmakta zorlanıyordu; bilinçli hasat yapacak işçiyi bulmak ise nereyse imkansızdı. Elma haşatına özen gösterilmemesi kayıpları artırıyordu.
İngiltere’de önde gelen düşünce kuruluşu Chatham House’nin gıda sistemlerini irdeleyen raporu ülkemizde de yayınlandı. Tarımsal üretimle ilgili üç kaldıraç öneriliyor: Beslenme biçimimizi değiştirmek, biyolojik çeşitliliği koruyacak arazilerin ayrılması ve çiftçilik uygulamalarında değişiklik yapılması.
Kısa mesajlarla yetinen kitlelerin gündeminde ürün kayıpları ve üretimin yeniden tasarlanması yok ama, düşünce kuruluşları, üniversiteler ve enstitüler bu konuları alabildiğine derinliğine sorguluyor. Biz ise olup bitenleri “tercüme kültürü” çerçevesinde yazabiliyoruz.
Eskişehir’deki tarımsal üretimi merkezi yönetim birimleri, yerel yönetimler, üniversiteler ve sorumluluk hisseden herkes işbirliği yaparak sorgulamalı .Salgın sonrasının bir numaralı sorunu iklim değişikliği, iki numaralısı da gıda güvenliği… Düşünmek, projelendirmek ve uygulayarak test etmek zorundayız.