Geçtiğimiz hafta Gaziantep’te üzücü bir olay yaşandı; bir sitenin bahçesinde, 4 yaşındaki bir kız çocuğuna pitbull cinsi iki köpek saldırdı. Küçük kız ciddi yaralarla hastaneye kaldırıldı. Şimdi sağlık durumu iyi çok şükür.
Ancak yaşanan üzücü olayın yansımaları çok kötü oldu, başta Sayın Cumhurbaşkanımız ciddi tepki gösterdi, Kızılcahamam kampından seslendi. “Başta büyükşehirler olmak üzere ülke çapında belediyelere sıcak barınaklar kurun, lokanta artıklarını mamaya dönüştüren tesisler yapın, sokaktaki sahipsiz köpekleri de oralara toplayın” dedi.
İşgüzar bazı belediye başkanları sanki böyle bir işaret beklermiş gibi hemen sokaklardan köpek toplama eylemine başladı. Bazılarının hiç barınakları yoktu. Olanlar ise açıkçası ölüm kampları görüntüsünde, az kapasiteli, asla Cumhurbaşkanının işaret ettiği türden yerler değil.
Sonuç olarak, o sahipli, eski ismiyle yasaklı ırk, şimdiki adıyla “tehlike arz eden” köpeklerin sebep olduğu olay, pek çok zararsız, masum sokak canının hayatına, meçhule gönderilmesine sebep oldu.
Oysa yasa açık; bu tür hayvanlar tasmasız, ağızlıksız ve sahipsiz, kısacası kontrolsüz, serbest bir şekilde ortalık yere bırakılamaz. Aksi durumda sahiplerine ceza kesilir. Ama işte Gaziantep’teki örnekte olduğu gibi, bu şekilde kontrolsüz gezdirilen çok sayıda aynı cinsten hayvan var.
Üzücü olaya konu olan bu tür köpeklerin aslında munis canlar oldukları ancak yetiştirilmesine, eğitilmesine bağlı olarak suç makinesine dönüştürülebileceği konunun uzmanlarınca sıklıkla dile getirilmekte.
Sonuçta, doğanın kusursuzluğu insanoğlu tarafından bir güzel istismar edilmekte, görünen bu işte. Benim fikrim, eskiden beri de açıkça beyan ederim: Kendi yerli cins köpeklerimiz dururken, sırf moda olmasına bağlı olarak hayvan sahiplenilmemesi gerektiğidir.
Aksi yapılsa idi, sokaklarımızda çok zeki, üstün yetenekleri, sadakatleri asla yadsınmayacak pek çok sayıda canımız evlerde, bahçelerde sahipli sınıfına girerdi.
Şimdi gelelim sokaklardaki sahipsiz canlarımızın durumu ne olacak sorusuna yanıt aramaya. Bir kere, yukarıda bahsettiğim işgüzar belediyelerin hemen, yasal olmayan toplamaları durdurması gerekmektedir. Barınağı bile mevcut olmayan belediyelerin kamyon kamyon topladıkları köpeklerin –mesela Afyon Bayat – akıbetleri ne oldu? Barınakları mevcut belediyelerin, aslında gerçek isimleri geçici rehabilite merkezi olan o alanların, o canlara nasıl koruma, besleme sağlayacağının çok ciddi şekilde irdelenmesi gerekmektedir.
Zaten yetersiz olan beslenme, bakım şartlarına sahip olan bu merkezlere götürülecek hayvanların sonlarının uzun, acılı ölümler olacağı çok açıktır.
Birçok can savunucusunun içinden geçeni, ya da bazılarının açıkça beyan ettiğini şimdi burada yazmak istiyorum; sokaklardaki sahipsiz canların belediyelerce toplanıp barınaklara alınması yerine, her eve, siteye, fabrikaya, bir sokak canının yuvalandırılmasının teşvik edilmesi, bu bağlamda belediyelerin de o canların aşılarını, sağlık giderlerini karşılaması, ulusal çapta kısırlaştırma kampanyası açılması ve hızla bunun için önlemler alınmasının, sorunun insani ve vicdani şekilde çözümlenmesine büyük katkı sağlayacağı aşikardır.
Ülkemizdeki kedi, köpek nüfusuyla insan nüfusu karşılaştırıldığında evcil hayvan sahiplenmede dünyada en alt sıralarda olduğumuzu ve sokak canlarının sorunlarının hiç bitmediğini bildiğimden keşke diyorum. Keşke…