Okullar yaz tatiline girdi, imkanları olanlar yazlıklarına ya da farklı şekillerde bir deniz kenarına kaçma planları yapmaya başladı çoktan. Aktif çalışma yaşamı içindeyken, okurken dört gözle beklerdim denizi, yüzmeyi ki - çocukken ne olacaksın diyene yüzme şampiyonu olacağım diyecek kadar- severdim. Uzun yıllardır Çeşme’deki yazlığımıza gitmiyorum, ne yalan söyleyeyim yüzmeyi de eskisince özlemiyorum. Sanırım ülke gündemi, hayatımı adadığım “hayvan hakları”nın perişan hali, sorumluluklarım neden oldu bu halime.
Yaz ayları sahipsiz canlar için hep zorlu geçer, korumacıları olmaz, okullarının disiplininden kurtulmuş çocuklar parklarda, bahçelerde, sokaklarda olur; kedilerden en çok ta köpeklerden şikayetler artar da artar. En geçerli gerekçeleri de “çocuklarımızı rahatsız ediyorlar” olur. Bu şikayetle aranan belediyeler anında gidip o köpekleri toplayıp, gerçekten saldırgan mı değil mi, çocuklar tarafından taciz mi edilmişler, hiç gözlerinin yaşına bakmadan zaten yer olmayan barınaklara alır. Yer olmayan barınaklara nasıl mı alınıyor? İstif usulü. Eskiden, yani şu geçtiğimiz temmuz ayında Meclisten inatlaşma şeklinde çıkartılan, akla, vicdana, mantığa sığmayan yasa maddeleri de buna çanak tutuyor.
Burada kim suçlu, kim haklı, kim haksız? Hayvan hakları yasasının çıktığı 2004 yılından bu yana görevini yapmayan tüm kurumlar elbette baş suçlu. Devlet kurumları, belediyeler başta. Kısırlaştırmalar bihakkın yapılsaydı, görev savsaklaması olmasaydı bugün çok farklı şeyler konuşuyor olacaktık. Abartılan haberler, montaj videolar, kurgulanmış, planlanmış saldırı görüntüleri. İçimden çok şey yazmak geçiyor ama. İşte aması var…
Her şeye karşın yine de belki bir iki vicdan sahibi insanın gözüne ilişir de yazdıklarım; deniz yıldızı misali iki üç canı o malum yerlere göndermekten kurtarmış olurum diye yazıyorum.
Şikayet ettiğiniz, çoğunluğu masum, günahsız, bizlerle dostluk içinde yaşamaya alışmış köpeklerin sonlarını hazırlıyorsunuz o iki kelimelik telefonlarınızla, dilekçelerinizle. Ne olur bunu yapmadan önce bir kez olsun durun, nefes alın ve düşünün. Lütfen iç sesinize kulak tıkamayın, empati kurun, vicdan yapın, size sizlere yalvarıyorum. Zaten sokak şartlarında çok kısa yaşamları olan köpeklere acıyın, merhamet edin; insanın en güzel özelliğidir merhamet!