.. 
1938 Kasımı... 
Celal Bayar Başvekil sıfatıyla haftalık mutat ziyaretlerde bulunurdu. 
Çok önemli gördüğü konuları O'na arz eder, görüş ve düşüncelerine başvurur, talimatlarını alırdı. 
Ölümünden kısa bir süre önceydi ve O komadan yeni çıkmıştı. 
Bundan sonrasını Celal Bayar şöyle anlatıyor: 
"Hazırlığı tamamlanmış 3.Beş Yıllık Plan Dosyasıyla yanına gittim. 
Hekimler, zaman alan ciddi konularla meşgul olmasını kesinlikle yasaklamışlardı. 
Fakat ben, bir-iki temel konuda fikrini öğrenme ihtiyacındaydım. 
Israr ettim. 
En çok beş dakika için evet dediler. Yanına girdiğimde sanki hasta değil de rahat bir uykudan yeni kalkmış gibiydi. 
Elimdeki dosyanın ne olduğunu sordu. 
-Üçüncü Beş Yıllık Planın son şekli, dedim. 
Eliyle işaret etti. 
-Şöyle yanıma otur da anlat! 
Şezlongunu yükseltmelerini ve arkasına bir yastık konulmasını istedi. Göreceği yakınlıkta oturdum. Dinledikçe alakası artıyordu. Bana verilen "Beş dakika" çoktan geçmişti. Genel Sekreteri Hasan Rıza'nın bunu hatırlatmak için içeri girdiğini hissetti: 
-Gel Soyak, dedi, sen de dinle, başvekil çok güzel şeyler anlatıyor! 
Daha fazla yormamak için sadece başlıkları okuyor, birkaç cümle ile o bahsi tamamlıyordum.  
Maksat hasıl olmuş, bilmek istediklerimi de öğrenmiştim. 
Tam çıkmak üzereyken yüzüme dikkatlice baktı, yakın geleceği okurcasına: 
-Ufukta yeni bir dünya harbinin bulutları var. Bunların çoğu ordu ve halk ihtiyaçları için şart olan tesisler, acele edin; Allah muvaffak etsin! dedi. 
Bunları söyleyen, birkaç gün önce komadan çıkmış bir insan. 
Sağlığı ile ilgili tek bir kelime etmedi." 
 * 
Yarın 10 kasım... 
Bu günlerde meydanı boş bulup O'nun ardından gizli-açık atıp tutan türedi ve tufeylilere bakmayın siz! 
Apaçık görüyoruz: 
Kiminin hafızası kısa, kiminin görüşü dar, kiminin hatırası kötümser. 
Kimininse inancı eksik, inadı ve kıskançlığı keskin, düşüncesi sapa. 

Armut dibine düşermiş; bunların ahfadı da öyleydi.   
Türk Milleti'nin varlık-yokluk mücadelesi verdiği o acı, o karanlık işgal günlerinde kimi gaflet içindeydi, kimi de hıyanetle meşguldü.  
O ise, zaaf içinde, eli kolu bağlı kendi aczini seyredenlere inat, ağlayan mevsimleri çoktan geride bırakmıştı. Ve yaşadığımız nesnel dünyanın çok ötelerinde başka dünyaların ışığını tuttu umutsuzluktan kararan gözlere.  
Yeni bir kahramanlık manzumesinin ilk dizesi olma heyecanını soktu tüm yoksunluklara karşı. 
Ve... 
Türk Milleti'nin kalbinde tarihi önemini ve büyüklüğünü sayıklatan bir humma ateşi yaktı. 
Destansı bir tutkuyla, Türk Gençliği'nin yüreğini tutuşturdu, kışkırttı, ateşledi... 
Ülküsünün ve hayallerinin ufkunu genişletti.  
O sadece Mustafa Kemal iken, 
Ölüm meleğinin gölgesinin üzerine düştüğü anlarda bile hep milletini ve onun istikbalini düşündü. 
Ve milletinin kalbinde Atatürk oldu! 
Rahmetle anıyoruz...