Geçen gün bir hesap yaptım. 2014 yılının ortalarından beri ara vermeden yazıyorum. Yaklaşık yedi yıl olmuş. Haftada üç gün köşe yazısı yazdığıma göre aradaki fireleri de çıkınca yazı sayısı yine de bini geçmiş. Tıp üzerine Felsefe eğitimi de alınca konu üzerine merak duyanları da yanımıza çekebilmek için başlamıştık bu serüvene. Bazı felsefe terimlerini veya problemlerini ele alıp günümüz sorunlarına uyarlama ve azıcık da zihin felsefesine eğilme şeklinde kendine özgü tarz ile başlayan denemelerin buralara gelebileceğini doğrusu bende düşünemezdim. Önceleri emekli olduktan sonraki yaşantımı doldurmak ve birkaç dosta ulaşmayla sınırlı çabalar şimdi “gazete” dışında, “sosyal medya”, “mail gurubu” ve “wordpress”deki bloğumdaki okuyucu kitlesiyle ummadığım bir sayıya ulaştı. Önceleri felsefeyi biraz tanıtmak ve sevdirmek için başlayan uğraşlar bu işi benden iyi bilenler tarafından bile takip edilmeye başlandı. Yani sorumluluk arttı. Bu ülkede köşe yazarlığı yapıyorsanız konu sıkıntısı çekmeniz olanaksız, ancak ben günlük siyasi polemikler girdabında boğulmak istemiyorum. O işi çok iyi yapanlar zaten var, ben farklı bir şey yapmaya çalışıyorum. Bu nedenle haftada üç gün yazmak, benim yapmak istediğim şeyin kalitesini azaltıyor. Öyle ya önce ben beğenmeliyim yazdıklarımı. Bir yazdığımı en az on kez okuyorum yollamadan önce. Bu nedenle çok eziyet çektiğim günler oldu. Bu eziyeti biraz olsun azaltmak için haftada üç yerine iki gün yazmaya karar verdim. Yani kabaca çektiğim acıdan zevk alabilme halimi anlatan “mazoşizm”e son veriyorum… 

Pandemi koşullarını iyi yönetemeyen ülkelerde liderler sıkıntılı günler yaşıyor. Mesela Trump pandemi yüzünden gitti. Eğer salgın hastalık olmasaydı veya iyi yönetebilseydi ülkesini halen ABD’nin başında onu görebilirdik. Biliyorsunuz İtalya’da da Başbakan Conte hükümeti istifa etti, hep bu süreci iyi yönetememenin sonuçları bunlar. Pandemi totaliter sağcı rejimlerde bir yandan emek karşıtı bir tavır sergilemeye ve daha fazla otoriterleşmeye fırsat tanırken diğer yandan ülke ekonomilerini olumsuz etkileyerek halkta hoşnutsuzluk yaratıyor. İtalya’yı başka ülke hükümetleri de izleyecektir kuşkusuz. Gerçi bizim Reise bakarsak kapanan hiçbir iş yeri yok, ekonomi rayında, halk yönetimden son derece memnun. Sanırım havuz medyasını izlemekten ülkede neler olup bittiğini göremiyor. Gerçi görmeye de gerek yok, biraz düşününce bunca olumsuzluklardan halkın etkilenmemesinin mümkün olmadığını anlaması gerek. Bunu Yılmaz Özdil, “bugün iktidar değişse Erdoğan’ın haberi olmayacak, o hala hükümetiz sanacak” diyerek pek güzel anlatıyor. Yapılan kamuoyu araştırmaları da iktidar partilerinin oyunun düştüğünü gösteriyor. Yeter ki sağlıklı bir şekilde seçim yapabilecek günlere ulaşabilelim. Kendisi gitmezse o güne kadar, halkın oylarıyla demokratik yoldan mutlaka iktidardan gönderilecek. Halk da senelerdir çektiği “mazoşizm”e son verecek…