“Nefes aldığın şehir ne kadar şanslı. Kim bilir, sesini gökyüzü sanan kuşlar bile vardır.” diyor, Sait Faik Abasıyanık.

Sana iyi gelen şehir mi?

Şehre iyi gelen sen misin?

Yoksa sevdiğin şehri anlamlı kılan sevdiklerin mi?

Ya da yaşanmışlıkların veya yaşayacakların mıdır?

Belki de hepsi ve dahası; çünkü daha fazla fırsat, daha fazla eğitim, daha iyi sağlık ve bakım, daha hızlı ve konforlu ulaşım, daha çok sosyal ve kültürel etkinliğin bir arada bulunduğu yerlerdir.

Bu yönüyle şehirlerin, ait oldukları toplulukların sembolü olduğu, şehrin ruhunun, her toplumun hatta her bireyin şehre yüklediği anlamlarla bütünleştiği düşünülmektedir.

Diğer yanda şehri güzelleştiren içinden geçen çayın suyudur.

…  

Kesişen yolların, birleştiği, birleşen yolların kesiştiği…

Mavi trenin, hızlı trenin, kara trenin geçtiği yerdir.

Ama en önemlisi de şehri güzelleştiren şey, insandır.

İnsanı mutlu ve güvenli kılan ise yaşam alanındaki konfordur.

Bu şansı geçmişten geleceğe taşıyan, bu kentin insanları ve geleceğe ışık tutan yöneticileridir.

Bu şehri güzelleştiren, yaşamla içi içe olan hayat telaşı ve umuttur.

Dünyaya; konukseverliğini, kültürünü, tarihini, gelenek ve göreneklerini, bilgi birikimini aktaran ve paylaşanlardır.

Bu şehre hayat veren bereketli topraktır.

Sıcak, soğuk akan suyudur.

Gökyüzünde uçan kuştur.

Aldığın nefestir.

Kısaca bu şehir; yaşanmışlıklarınla ve yaşayacaklarınla sana iyi gelen, seni şehre getiren ve anlamlı kılan her şeydir.