Gündem o kadar hızlı değişiyor ki önemli bazı konuşmaların üzerinde durma olanağı olmuyor.
Bu bağlamda, AKP Genel Başkan Vekili Binali Yıldırım’ın Düzce Üniversitesi’nin açılış töreninde yaptığı konuşma deyim yerindeyse arada kaynadı.
Yıldırım, gençlere “İş bulacak mıyız, bulamayacak mıyız gibi konulara kafanızı yormayın” dedi.
Devamındaki ifadesi ise gerçekten de siyaset literatürüne girecek bir örnek oluşturuyor.
“Şimdiden hiçbir çözümü olmayan konular üzerinde kurgu yaparsanız ancak enerjinizi azaltırsınız. Moral değerlerinizi azaltırsınız” dedi.
Sözlerini “Çözümü olmayan işsizlik konusunda yapacağınız bir şey yok, işsiz kalmaya mahkumsunuz” şeklinde yorumlamak mümkün.
“İşsizsin, işsiz kalacaksın” demek hangi siyasi anlayışa sığar anlamak gerçekten de mümkün değil.
Oysaki siyaset kurumu, her alanda istihdam yaratmak, istihdamı arttırmaya yönelik kanalları açmakla yükümlüdür.
… 
Her ile bir üniversite, her ilçeye bir meslek yüksek okulu açarak, işsizliği 4 yıl geciktirmek ve iş yaratma konusunda sorumluluk almamak, popülist bir politika değil de nedir?
Ayrıca üniversite sayısını arttırarak gereksiz akademik kadro oluşturmak dışında bir sonuç alınamadığı da ortada.
Bu köşede defalarca dile getirdim iş bulamadığı için evde oturan ‘ev genci’ olarak tanımlanan üniversite mezunu sayısı çığ gibi büyüyor.
Mesleki veya teknik lise diplomalı 500 bin genç ve yüksek öğretim mezunu binlerce genç ne eğitimde ne de istihdamda.
Gençler arasında işsizlik oranı resmi rakamlara göre % 19 seviyesinde.

Tablo bu kadar sorunluyken iktidarın temsilcileri ne yazık ki gençlerin işsizlik sorununu görmezden gelmeye devam ediyor.
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı “Ne işsizliği ya!” demişti.
Aynı günlerde Trabzon Gençlik Spor İl Müdürlüğü’nün İŞKUR üzerinden alacağı10 Temizlik işçisi kadrosuna 6 bin kişinin başvurduğu ortaya çıkmıştı. 
Cumhurbaşkanı başka bir açıklamasında da “Her üniversite mezunu iş sahibi olacak diye bir şey yok” demişti.
İş olanağı yaratılmayacaksa ve bu sorumluluk devletin değilse bu kadar çok üniversite neden açıldı, binlerce genç üniversitelere girmek için neden çaba harcıyor, sorusunu sormak gerekli.
Milyonlarca genç yıllarını sınav stresi içinde geçiriyor.
Sonrasında ellerinde üniversite diploması ile kapı kapı dolaşıp diploma gerektirmeyen basit işlerde ekmek parası kazanmaya çalışıyor. 
Ayrıca bir şekilde iş bulabilen üniversite mezunu kendi mesleğini yapabiliyor mu, sorusu da üzerinde durulması gereken önemli bir konu.

Aslında rakamlara çok fazla girmeye gerek yok ortada bir gerçeklik var ki, her evde en az bir ‘genç işsiz’ var.
Gençler, mutsuz ve daha önemlisi umutsuz.
Gelecek kaygısı taşıyorlar ve bu nedenle yurt dışına gitmenin arayışı içindeler.
Bu noktada belirtmek gerekir ki, gençler “Daha iyi arabaya binmek, daha yeni telefon alabilmek, daha fazla konsere gitmek” için değil güvenli bir gelecek sağlayabilmek için yurt dışına gitmek istiyorlar.
Bu isteklerinden dolayı gençlere ‘acınarak bakılması’ ise iktidarın sorunlara yaklaşımındaki farklılığı göstermesi bakımından düşündürücü.

Geleceğimiz olan gençlerimiz artık ‘içi boş tavsiyeler’ duymak istemiyor.
Umutlarını yeşertecek, hayallerini gerçekleştirmelerini sağlayacak köklü çözümler bekliyor.