AK Parti Odunpazarı ilçe başkanı Engin Vural, Kızılyer’e afiş asılmasına rağmen asfalt yapılmadığı için Odunpazarı belediye başkanı Kazım Kurt’u eleştiriyor.
***
Yaptığı eleştiride bir yanlışlık yok.
Sadece eleştiri yönteminde bir enteresanlık var.
Zira…
Engin Vural Odunpazarı belediye başkanını eleştirmek için bunu, Büyükşehir belediye başkanını örnek göstererek yapıyor.
***
Ne diyelim?
“3-5 sokak asfaltını bile beceremiyorsanız, hiç uğraşmayın; gidin kendi partinizin Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Ünlüce’ye danışın. O size asfaltın nasıl döküldüğünü tek tek anlatsın. Gerekirse size uygulamalı ders de verir! Çünkü ortada çok basit bir gerçek var: yaklaşık 1,5 yıllık başkan Sn. Ayşe Ünlüce son 2-3 ayda 5-10 caddeyi asfaltla buluşturdu, 12 yıllık Kazım Kurt 3-5 sokağı bile yapamadı.” açıklamasından sonra meselenin asfalt olmadığı zaten anlaşılıyor.
***
Peki, mesele ne derseniz?
CHP’li Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği Kurtuluş Kapalı Pazar yeri temel atma töreninde, Çevre Müdürü’nün CHP’li Odunpazarı belediyesini eleştirmesinin ardından, AK Partili ilçe başkanının CHP’li Odunpazarı'nı eleştirirken yine CHP’li Büyükşehir belediyesini örnek gösterip övmesi, iki belediyeyi birbirine ayar etme amacı taşıyor sanki…
***
Peki böyle bir açıklamadan sonra CHP’li Büyükşehir belediyesi “Ne güzel, AK Partililer bile bizi seviyor, değer veriyor” havasına kapılır mı?
Ya da…
CHP’li Odunpazarı belediyesi bu açıklamadan sonra AK Partili ilçe başkanının örnek gösterdiği CHP’li Büyükşehir belediyesine daha da ayar olur mu?
***
Valla olmaz diyemiyoruz…
İki belediye arasında zaten görünmez ama varlığı bilinen bir gerilim var.
Bu da fırsatı olur
------------------
YANCILARI BİLİR MİSİNİZ?
“İlla bir şey olmalıyım” takıntısı içinde olan fakat bu isteğini bir türlü geçekleştiremeyenler var…
Çünkü
Yaptığı işte ve mesleğinde başarılı olamamışlar.
Kendilerini çevresine sevdirememişler.
Evlilik ve sosyal hayatları sağlıklı değil.
Ne herhangi bir donanıma sahipler ne de takdir edilecek bir profile…
Sonuçta takıntı bu ya… İlla ki bir şey olmaları gerekiyor ya… İşte bu dayanılmaz istek bir anda zihinlerini açıyor.
O güne kadar, yokluğu yüzünden işlerinde, mesleklerinde, aile ve sosyal yaşamlarında ortaya çıkmayan zeka, bir anda ortaya çıkıyor.
Kendi kendilerine “Madem benim özelliklerim bir şey olmama yetmiyor, ben de o zaman bir şey olmuş insanların yancısı olur, etrafında mevzi alır, bu sayede onların olanaklarına ortak olurum” diye önce düşünüp, sonra harekete geçiyorlar.
Böyle insanları da kısa süre içinde buluyorlar iyi mi?
En yakını oluveriyorlar kısa sürede.
Yaşamları boyunda adeta varlıkları ile yoklukları fark dahi edilemeyen insanlar, seçilmiş ve atanmış insanların yancıları olarak o insanları avuçlarının içine alıveriyorlar.
Onların koltuğunu temsil edip, onların konumunu kullanıp, onlardan daha etkili hale geliyorlar.
Yaptıkları tek iş, bir şekilde ele geçirdikleri makam sahiplerinin doğrusunu da yanlışını da onaylamak.
Her söylediğine “son derece haklısınız” demek…
Hapşırdığında bile “Neyiniz var? üşüttünüz mü?” diye sormak yerine “çok çok yaşayın” diye yağ çekmek.
***
Bilinen bir hikayedir aslında…
Padişahın canı patlıcan yemek istemiş, hemen pişirmişler, afiyetle yemiş ve demiş ki:
-Şu patlıcan ne güzel sebzedir.
Dalkavuk onaylamış:
-Ağzınızın tadını biliyorsunuz efendim. Patlıcan öyle lezizdir ki; 40 çeşit yemeği olur, tatlısı olur, turşusu olur… İnsan yemeğe doyamaz, parmaklarını yer.
Padişah ertesi gün tersinden kalkmış. Bir gün önce çok beğendi diye, yine patlıcan yemeği pişirip, sofrasına getirmişler. Padişah kükremiş bu sefer:
-Bu ne yahu? Her gün patlıcan, her gün patlıcan, bari bi şeye benzese!..
Dalkavuk atılmış hemen:
-Haklısınız efendimiz, ne yemeği yemek, ne tadı tat, zaten kara kuru bi şey!..
Padişah çok kızmış ve dalkavuğa bağırmış:
-Daha dün, patlıcanı yere göğe sığdıramayan sen değil miydin? Benimle alay mı ediyorsun?
Zavallı dalkavuk boynunu bükmüş ve demiş ki:
-Aman padişahım, yanlış anlamayın! Ben sizin dalkavuğunuzum. Patlıcanın değil!
***
Sonuç olarak…
Pek çok kurum, kuruluş, dernek, oda aklınıza neresi gelirse gelsin…
Bu saydıklarımızın çoğunu seçilmiş ve atanmışlar yönetmiyor…
Maalesef yukarıda tarifini yaptığımız yancılar yönetiyor.
Aslında sözünü ettiğimiz bu yancılar, yakayı kaptırdığının farkına bile varamayıp, yönettiğini zannedenler için de büyük bir ağırlık oluşturuyor…
Ağırlığını atmayan balon havalanmaz ya…
Onlar da bir süre sonra tahmin edeceğiniz üzere düşüyor…
Yere çakıldıklarında “Ben ne yaptım?” diye kendi kendilerini sorgulamaya başlıyorlar ama ne yazık ki iş işten
,,,,,,,,,,,,,
ESKİŞEHİR İSTER ONLAR YAPAMAZ,,,
-Eskişehir’in orta yerinde kalan, en az 5 mahalleyi olumsuz etkileyen küçük sanayi sitesinin bulunduğu yerden kaldırılmasını, yerine güzel bir düzenleme yapılmasını küçük bir grubun dışında tüm şehir halkı istiyor…
***
-Eskişehir’den, bahar ve yaz aylarında tatil için Ege ve Akdeniz’e karşılıklı uçak seferlerinin konulmasını bütün şehir halkı istiyor…
***
-Ulaşımda Eskişehir’i büyük ölçüde rahatlatacak olan Kuzey ve Güney çevre yollarının yapılmasını bütün Eskişehir halkı istiyor.
***
-Eskişehir’in, özellikle ürettiklerini yurtdışına daha kolay satabilmesinde büyük bir rol oynayacak olan demiryolu ile liman bağlantısını bütün şehir halkı ve sanayiciler istiyor.
***
-Eskişehir’de acilen yapılması gerekli olan kentsel dönüşüm projelerini, adil olmak koşuluyla bütün şehir halkı istiyor.
***
-Tülomsaş’ın Hızlı Tren üretmesini, İlk yerli uçağın Eskişehir’de üretilmesini ve havacılıkta Eskişehir’in gerçekten merkez olmasını tüm Eskişehir istiyor.
***
-Eskişehir’in kargo, kongre, turizm merkezi olmasını bütün Eskişehir istiyor…
***
-İlçelerin kalkınmasını, köyden kente göçün önlenmesini, önemli yatırımların Eskişehir’e gelmesini herkes ama herkes istiyor bu şehirde…
***
Ama gelin görün ki…
**
Eskişehir’de yaşayanlar bu ve buna benzer bir sürü istekte bulunurken, tek amaçlarının bu şehre ve bu şehirde yaşayanlara hizmet etmek olduğunu söyleyen siyasiler ile bu şehirde görev yapan yöneticiler bu istekleri yerine getirmede çok da mahir değil.
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,