İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinin ellinci yılında Moskova’daydım… Ünlü Boradinov Müzesi’nde Kuduzov’la Napolyon’un savaşının panoromik gösterisini izlemiş, Fransa’dan kalkarak Moskova’ya uzanan Napolyon’un hırslarını sorgulamıştım.
Öğleden sonra İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinin ellinci yılı nedeniyle yapılan müzede, insanların birbirlerini öldürmek için kullandıkları bütün silahları görmüştüm… Savaşta komutan ve kurmaylarının zihinsel güçlerini gösteren stratejik, taktik ve operasyonel ustalıklarının belgelerine dalıp gitmiştim.
Yüksek sütun üzerinde savaş acılarını gösteren kabartmaları, insanın birbirini yok eden acımasızlığını anlatan Zurab Cırateli’nin heykellerini, su gösterisini, anıt sütün önünde Kurtarıcı Giorgi’nin 7 başlı ejderhaya saldırısını izlerken zihnim o andan kopmuş, değişik deneyimlerin derinliklerine dalmıştı.
Rehberim Armen Giorgi’nin heykelini yorumlatmış, yaptığım her yoruma “olmadı” demiş, Armen’e sesimi yükselterek seslenmiştim: “ Çatlatma beni…Bu anıt ne söylüyor bize?” anlat da rahatlayalım…
Armen anında yanıtını vermişti:” Bu anıt diyor ki, kötülük asla çıplak gelmez, üstüne kutsal bir şal örter!”
Birkaç gündür büyük bir dikkatle ve özenle Mariana Mazzucato’nun “Girişimci Devlet” kitabını okuyorum. KÜY Yanınlarının dilimize aktardığı önemli bir çalışma… Özellikle devletin ekonomideki rolüyle ilgili olarak bizim kuşağın ne kadar aldatıldığını, aldatmak için kötülüklerin ustalıkla örülmüş kutsal şallar altında nasıl saklandıklarını öğrendikçe karmaşık düşüncelere yelken açmıştım….
Eskişehir bir Üniversite kenti…Mazzucato’yu okurken Devletin, Üniversitelerin, girişimcilerin, sivil toplum örgütlerinin, seçilmiş ve atanmış yerel yöneticilerin, öğrencilerin ve bir kentteki kanaat önderlerinin ne yapması gerektiğini düşünmeden edemedim.
Eskişehir’de sorumlu olan kurumlar kendilerine ayna tutup sormalı: Günümüz ekonomilerinde temel hedef yenilik sistemini işleterek, yeni nesneler/ürünler üretmek, yeni metotlar geliştirerek iş süreçlerini etkinleştirmektir…Söz konusu hedefe erişmek için kuruluş ve kurumlar arasında bağlantı kurmak, iletişimle etkileşimi artırmak ve işbirlikleriyle sonuçlara ulaşmak gerekiyor.
Siyasi irade net değilse… Siyasi irade seçilmiş yerel yönetimlerle işbirliği yapmıyorsa…Bürokrasi devletin uzun dönemli geleceği düşünme yerine, siyasi iradenin emri dışına çıkmıyorsa, biz kişi başına 8 bin dolarlık geliri 30 bin dolar düzeyine nasıl çıkaracağız.
Kimseye haksızlık etmek istemem…Belki benim erişemediğim ve bilmediğim yerlerde çalışmalar yapılıyordur…Eğer köklü üniversitelere, deneyimli yerel yönetimlere, uzun geçmişi olan sanayi kuruluşlarına sahip bir kent olan Eskişehir’ de başarıyı arsa ve bina büyüklüklerinde, indirgenmemiş ya da döviz cindinden anlatılmamış cirolarda, niteliği sorgulanmayan ülkelere yapılan ihracat miktarında arıyor da, “entelektüel katkıda” aramıyorsak, kendimize de gelecek nesle de ayıp etmiş oluruz.
Mazzucato’nun kitabı “aldatmanın sonu olmadığını” kanıtlıyor…Madem ki bir yerlerde bizi aldatmaya hazır birileri var…Bizler aldatıcıların olduğunu biliyoruz, o zaman filozofun sözüne kulak verelim: “Birisi bizi ilk kez aldatıyorsa, yüzde yüz o suçludur…Aynı çevreler bizi ikinci kez aldatıyorsa suçun yarası onların,yarısı bizimdir… Eğer biz üçüncü kez aldanıyorsak, suçun tamamı bizimdir; boş yere suçlu anamanın hiç bir anlamı yoktur…”