Makina üreticilerinin gelensek yıllık toplantısına katıldım.Akşam yemeğinde oturduğum masanının tam karşısında Mehmet Gamgam var. Yemek sonrasında kendisine dedim ki, “ Ben Eskişehir’i kendime yurt edindiğimde Gamgam Ün Tesisleri ayaktaydı; tam kapasite  çalışmasa da varalığını hissediyordum. Porsuk kıyısındaki  tesisleri, ailenizin oturduğu evi, Gamgam otelini, otelin altındaki pastaneyi çok net anımsıyorum. Eskişehir’ de Gamgamlar, Kılıçoğlu, Yusuf-Cemal, Çakırlar, Mühendisler, Kurt, Çiftkurt, Ekmekcioğlu, Özaltın  tuğla- kiremit tesislerini, Gümülcineli’lerin ün değirmenlerini, Yumurtacı Haci Murad’ı, Doğramacılar’dan   zahireci Oğuz ailesini, Mesut Zeytinoğlu ve ailesini biliyorum. Doğrusu sizin ailenizi de merak ediyorum. Eskişehir’e nerden geldiniz,  ne kadar kaldınız, Eskişehir’in hafızasındaki yeriniz önemli…Bana bilgi  aktaracak aileden birine nasıl ulaşırım?”

Telefonunu  verdi, “Gelin sizi babam Yüksel Gamgam ile tanıştırayım” dedi.

Hemen randevu aldım…Mehmet Gamgam  beni babası Yüksel Gamgam’la taşırdı. Uzun yıllar kendileriyle birlikte  çalışan  Kanlıpınar Köyü’nden   Şerif Öztürk’ü de  çağırdılar…Gamgamlar ve Eskişehir üstüne  anlattıklarını dinledim.

Balkan kökenli girişimci:

Hamdi Gamgam

Yüksel  Bey  babasını anlatıyor: “Babam Hamdi Gamgam  Balkan topraklarından göçen bir  ailenin oğlu…Tetova- kalkandere’den- göç etmişler… 1935’lerin başlarında  Eskişehir’de bir ün değirmeni kurmaya karar veriyor. Tesisin kurulması 5 yılını alıyor. Tesis  1936’da üretime başlıyor. Babam Eskişehir’de işe başladığında ben bir yaşındammışım. Tesis 1964’de babam Hamdi Gamgam’in vefatına kadar çalıştı; sonra üretimi bıraktı…Bir süre  sonra makinelerini İlhan Cavav’a sattık…”

Anlıyorum ki  Hamdi Gamgam’ın oğulları  İlhami ve Yüksel Gamgam  Eskişehir’de kalmak istememiş…Sebebeni soruyorum: “ Ben İlgiltere’de tekstil mühendisliği okudum. Dönüşte askere gittim, askerlik sonrası ise gözümüz daha başka işlerde…Babam bize  girişimci olmamız için  her türlü fırsatı tanıyor. Fabrikada  yanlış fiyata buğday  satın aldığımda  bile  ‘ Yüksel almışsa doğrudur’ diye  bana arka duruyor. Bizim öğrenmemizi istiyor, hatamıza gjz yumuyor. Biz  babamın işinden farklı olan  alanlarda arayış içinde olduk…”

Şerif Öztürk söze giriyor: “ Eskişehir’de Gamgam denince akla un ve irmik gelir. Otel onu  pekiştiren bir hizmetti. Daha önemlisi, hububat  alımında önce eksperler numune alır; fiyat belirlenirdi…Sonar üretici istediği fabrikaya ya da zahire tüccara malını verirdi. Gamgam tesisleri birkaç kuruş az fiyat verse bile  halk onları tercih ederdi… Halk arasında, ‘Gamgamlar’ın kantarı doğrudur’ algısı hakimdi,” diyor.

Kadana atlarının nakliyesi

Mehmet Gamgam’ın bilgisayarından Gamgam ailesinin  geçmişine yolculuk yapıyoruz…Eskişehir’deki evlerini, Desoto  marka otomobillerini, aile bireylerinin  fotograflarını inceliyoruz. Kadana atlarının çektikleri yük arabalarının  un değirmeni ile istasyon arasında nakliyenin nasıl yapıldığını incelerken hafızamı yokluyorum…

Gamgam ailesi  Eskişehir’de 30 yıl kadar var olmuş, varlığını korumuş…Fabrikanın bulunduğu arazinin mülkiyeti  bugün de ailenin üzerinde. Ellerinde o arazileri değerlendirmeye ilişkin projeler var.

Yüksel ve Mehmet Gamgam’a  tekrar görüşmeyi, daha ayrıntılı bir söyleşi yapmayı  öneriyorum…En yakın zamanda  buluşarak, Eskişehir’in hafızasında  önemli bir yeri olan bu girişimci ailenin kentteki geçim örgütlenmesine katkılarının ne olduğunu anlamaya çalışacağım.

Eskişehir’de Gamgam ailesinin  katkılarını  birebir yaşayanlar kalmışsa  onlarla konuşup mutlaka ayrıntı bilgisine erişilmeli… Dünü bilmeden, sağlıklı gelecekler kurgulamak ve kurmak   mümkün değil. Gamgam ailesinin katkılarını kayıt altına almalıyız… Almalıyız ki, spekülasyon üzerine kurgulanmış işler yapmayalım…Bugün herkes kabul ediyor ki, ‘Büyük güç’ ancak iç koşulların iyi değerlendirilirse yaratılıyor. Eskişehir’in iç dünyasında  gelişmeleri, deneyimleri ve birikimleri  bilmeliyiz ki, bilgiye dayalı fikir üretebilelim ve geleceği  sağlam temeller üzerine inşa edebilelim.