World Population Review (WPR), 2023 yılı ülkelerin nüfus sayıları, okur yazar oranı ve zekâ testlerine göre belirlediği ortalama IQ'larını açıklamış. Türkiye 86,80 IQ ile 199 ülke arasında 77. sırada yer almış. Ülkemiz, 2020 ve 2021 yıllarında 90 IQ ile 184 ülke içinde 64'üncü sırada bulunuyordu. Yani Türkiye’deki ortalama zekâ seviyesinde bir gerileme olduğu sonucu ortaya çıkmış. Hem de 1 değil tam 3,2 puan. Teknoloji bağımlılığı, bilgiye zahmetsiz ulaşım, düşünme alışkanlığını yitirmek, bizim yerimize düşünen ve eyleyen yöneticilerin varlığı zekayı etkiliyor mu acaba? Erdemden bir haber, kıskanç, lümpen, yaşama korkuyla bakan bir toplum kötülüğün en uygun aracı oluyor. Bu durumu katmerlendiren yoksulluk ve cahilliktir. Bu tiplemenin yurdumuzda korkunç bir boyuta ulaştığı, faşizm için özellikle revaçta olan bir kitleyi oluşturduğu bilinen bir gerçeklik. Bu örneklemede demokrasinin işlemeyeceği açıktır. Demokrasi adil gelir dağılımının olduğu, eğitimli insanların çoğunluğu oluşturduğu, görece bilgili toplumlar için geçerli. Yoksa bize 2500 sene öncesinin filozof ve bilgelerinin önerileri olan “filozof kral” mı yakışır? Eğer filozof kralda sandıkla gelecekse başa, filozofluğa en yakın biri bile olsa seçilir mi bilemem. Ama bildiğim tek şey var. Eğer seçilirse iyi, bilgili, mütevazı ve dürüst olduğu için seçilmeyecek. Çünkü ne yazık ki halk hiçbir siyasetçiyi sahip olduğu bu ahlâkî nitelikler nedeniyle seçmiyor…

John Stuart Mill, “Düşünce ve Tartışma Özgürlüğü Üzerine” adlı eserinde, “bir kişi hariç bütün insanlık aynı görüşte olsa, tek bir kişi karşı görüşte olsa, insanlığın o kişiyi susturma hakkı, o kişinin gücü yetse insanlığı susturma hakkından fazla değildir” diyor. Üniversiteyi üniversite yapan özellik zulme karşı direnme bilincidir. Her zaman bilim, felsefe ve sanat bu bilinçten beslenir. Direnme bilinci olmayan bir kurumdan iyilik doğmaz, öncülük görevi beklenemez. Öğrenmek bilmek değildir; aynı şey olmadıklarından bilenler ve bilgeler birbirlerinden kesin çizgilerle ayrılırlar. Bilenler hafızalarından, bilgeler edindikleri bilgiyle oluşturdukları felsefeden yararlanırlar. Felsefe öğrenilmez, felsefe edinilen bilgilerin onları uygulayan dehada bir araya gelip sentezlenmesiyle oluşur. Biz yine son söz olarak şiire sığınalım ve Melih Cevdet Anday’a kulak verelim: “Anladık ölüme çare yok / Kazaya belaya çare yok / Saç dökülmesine / Yüz buruşukluğuna çare yok / Anladık çare yok / İşsizliğe de mi yok / Açlığa da mı yok / Anlamadık gitti / Çare yok…”