Eskişehir, yaşanabilir şehirlerin başında gelen bir kent.
Değişik kaynaklar tarafından yapılan “En Yaşanabilir Şehirler”  araştırmaların her birinde çoğunlukla ilk ya da ikinci sırada yer alıyor. 
***
Ancak...
“En Yaşanabilir Şehirler” sıralamasında listenin en üstünde yer alan Eskişehir, “En Mutlu Şehirler” endeksi raporlarında  listede yer bulamıyor.
Halbuki...
Yaşanabilir bir şehirde bulunan insanların aynı zamanda ve doğal olarak mutlu insanlar olması beklenir değil mi?
Fakat ,durum sandığımız gibi değil demek ki...
***
Bakın geçenlerde, her yıl yayınlanan “Mutlu Şehir Endeksi” raporunun 2025 yılı sonuçları açıklandı.
200 şehir arasında Türkiye'den sadece İstanbul (127), İzmir (143) ve Ankara (198) şehirleri yer alabildi.
Söz konusu raporun listesinde Eskişehir yoktu.
Demek ki, “Yaşanabilirlik” ile “Mutluluk” her ne kadar birbiriyle ilişkili olduğu düşünülse de birbiriyle ayrı kavramlar
***
Yukarıda da söz etiğimiz üzere Eskişehir, yapılan her araştırmada, kendisini “En Yaşanabilir Şehir” olarak ispatlamış bir kent...
Fakat...
Aynı Eskişehir'in, “Mutlu Şehir” olmayı tam anlamıyla sağlayamamış bir kent olduğu da ortada.
Bu nedenle, “yaşanabilir bir şehir” olan Eskişehir'in biran önce “mutlu bir şehir” olamayışının nedenlerini tespit edip, bu nedenleri ortadan kaldırması gerekiyor.
***
Şehrin mutlu olmasına engel teşkil eden nedenler, gelir eşitsizliğinden mi kaynaklanıyor yoksa sosyal uyum zorluğundan mı?
Yoksa...
İyilik hali yokluğu ya da farkına varamadığımız sosyal izolasyon mu?
Ya da...
Yerel yönetimlerin kapsayıcı, çevreci ve inovatif politikalarda zayıf kalması mı bilemiyorum?
Bildiğim: Mutluluğun önündeki o eksikliklerin biran önce bulunup giderilmesi ve şehrin gerçekten “Mutlu” bir şehir olmasının yolu açılmalıdır.
Zira...
“Mutlu” olunmadıktan sonra sadece “Yaşanabilir” olmak tam olarak bir anlam ifade etmiyor...
Bir şeyler eksik kalıyor...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Eskişehir-66
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,


EMEKÇİYİ EMEKÇİYE KIRDIRAN SİSTEM...

Fhilip Zimbardo isimli ünlü Psikoloğun çokça konuşulan hatta filmi bile çekilen bir deneyi var.
Görev yaptığı Stanford Üniversitesi'ndeki Psikoloji departmanının bodrum katına sahte bir hapishane ortamı yaratıyor önce.
Sonra da bir kısmı gardiyan, bir kısmı da mahkum olacak şekilde,  24 öğrenci denek ile günlüğü 15 dolar ücret ödemek üzere anlaşıyor.
Deney başlıyor başlamasına ama daha ikinci günde ortalık karışıyor.
Çünkü, sistem gardiyan rolü üstlenenlere, mahkum rolünde olanlara baskı ve şiddet uygulamasını istiyor.
***
Sıradan üniversite öğrencileri, bir deneyin içinde olduklarını ve kendilerinin de denek olduklarını bilmelerine rağmen rollerini resmen yaşamaya başlayarak birkaç gün içinde sadist gardiyanlara ve gitgide korkak mahkumlara dönüşüyor.
Bu arada bazı mahkumlar gardiyanlarla işbirliği yaparak, diğer mahkumlara yapılan eziyetlerin içinde yer alıyor.
***
Sahte hapishanede, aslında aynı statüde olan ama gardiyan-mahkum olarak ayrılanların arasındaki  ilişki birkaç gün içinde o kadar vahşi bir hale geliyor ki, söz konusu deney 6ncı günde sonlandırılıyor.
Zira...
Sistemin istediği şartların devreye girmesiyle, gardiyanların zorbalığı ile mahkumların eziyeti artık dayanılmaz bir duruma geliyor.
***

Bu deneyin vardığı sonuç aslında; yoksulların, yoksul olmalarının kaynağını, emeğinin değeri ile zenginleşende değil de, başka yoksulların aldıklarında gördüğü düşüncesiyle paralel bir düşünceyi de ortaya çıkartıyor ...
Hatta...
Sistemin ayakta kalabilmek için emekçiyi emekçinin kurdu yaptığı tezini de hatırlatıyor.
Yani...
Sistemin emekçiyi, emekçinin tepesine bindirdiğini ve zulüm ettirdiği düşüncesini de kanıtlıyor.
Dahası...
Ortaya çıkan bu durumun, emekçilerin öfkelerini yanlış hedeflere yönlendirmesine yol açtığı sonucunu da teyit ediyor...
***
Önceki gün yaşanan ve emeğinin karşılığını alamayan bir emekçinin, hakkını istemek için gittiği iş yerinde, aynı iş yerinin başka emekçileri tarafından dövülerek öldürülmesi adeta bu deneyin sonuçlarını doğruluyor !
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

Deney
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

MEMNUNİYET VERİCİ BİR MANZARA...

Hafta sonu Odunpazarı'nda, çeşitli illerden gelen yoğun turist kafileleri vardı.
Bu yoğun kafileler arasında dikkatimi çeken ise ilk ve orta dereceli okul öğrencilerinin oluşturduğu çok sayıda kafilelerdi.
Başlarında öğretmenler ve ailelerle birlikte çeşitli illerden gelmiş öğrenci gurupları.
Anlaşılan o ki; her eğitim yılının sonu yaklaşırken okulların düzenlediği geziler kapsamına artık “Eskişehir gezisi” dahil edilmeye başlamış...
Neredeyse Odunpazarı'nın hemen her sokağından cıvıl cıvıl bir öğrenci gurubu fışkırıyordu.
Eskişehir'in, öğrenci gezilerinin de mekanı haline gelmeye başlaması memnuniyet verici olsa gerek...

Odunpazarı-8