Dünkü yazımızı "gerçek anlamda iki yüz bin yıldır hüküm sürüyoruz şu dünyada, ancak insanoğlu ne yaparsa yapsın daha gelişimini tamamlayamadı ve daha da ne kadar sürecek bu gelişim bilinemiyor..." diye bitirmiştik ya, konunun önemi büyük olduğundan biraz daha açılması gerekir sanıyorum. Aynı yer kürede aynı zamanlarda yaşayan birbirlerinden çok farklı insan toplulukları var. Bir kısmı teknolojiden alabildiğine yararlanan buna karşın doğayı korumaya çalışan, gelişmişliğin tüm göstergelerini yansıtan bir kesim. Mesela İskandinav ülkeleri, mutluluk sıralamasında da hepsinin halkları en üst seviyelerde yer alıyor. Birde açlıkla mücadele eden, sıtma, trohom gibi endemik hastalıklardan kırılan, sefaletin diz boyu olduğu orta Afrika'daki gibi ülkeler var. Bu az gelişmişlik belirtileri yetmezmiş gibi Ortadoğu'ya özgü bellerine patlayıcı sarmalayıp kalabalıklarda pimini çekerek cennete gideceklerini düşleyip, bu dünyanın dışında yaşamak isteyenler de var...

Şimdi hangi yaşam boyutu insanlığın eriştiği uygarlık düzeyini gösteriyor, açlıktan kırılanlarınki mi, bellerine patlayıcı saranlarınki mı, yoksa cenneti bu dünyada yaşayanlarınki mi? Yani yeryüzünde bu kadar farklılaşma biraz fazla değil mi? Bunca devinim, dönüşüm ve gelişim bu kadar hızlı olmasaydı ama adil olsaydı da fark bu kadar açılmasaydı. Varsın uzaya daha gidemeseydik biraz daha geç olurdu ama nasıl olsa giderdik. Ya da cep telefonlarımız bu kadar akıllı olmasaydı da eşitsizlikler bu denli çoğalmasaydı. Küreselleşme adı altında emperyalizm bu kadar damgasını vurmasaydı insanoğlunun yaşamına, açlığı yok edip, adil gelir dağılımını sağlayabilseydik, insanlık içindeki uçurumu böylesine derinleştirmeseydik bu denli mutsuz olur muyduk? Zenginleşmek iyi yaşamaya yetmedi, istediğin kadar gelişme göster, bu küreselleşmenin bir de yan etkisi var. Dünya çok küçüldü, yanı başında toplumsal huzursuzluk doğdu mu sende mutlu olamayacaksın demektir. Görülüyor ki insanoğlu eşitsizlikleri ortadan kaldırmadıkça yeryüzünde huzuru da bulamayacak...