Yıllar önce Adliye muhabirliği yaparken her gün mahkemelerdeki davaları takip etmekti görevimiz.
Adliye'ye sabah girer akşam çıkardık.
Bazen gece yarılarına kadar sürerdi davalar.
O yüzden bazen de gece yarısına kadar Adliyede olurduk.
Duruşmalara ara verildiğinde de Baro'nun salonunda alırdık soluğu.
Baro'da Avukatlarla sohbetler olur, bir şeyler içilirdi.
Biz gazeteciler ve Avukatların yanı sıra Hakim- Savcı stajyerleri de gelirdi baro'nun salonuna.
Staj kapsamında, onlar da davalara girmek, mahkeme salonunda duruşmaları izlemek zorundaydı.
***
Bir gün, şu anda simasını bile hatırlayamadığımız bir Hakim stajyeri ile tanıştık baro odasında.
Zehir gibi hareketli bir gençti.
Esprileri olsun, diksiyonu olsun tam bir ateş parçası anlayacağınız.
Hakim ya da Savcı olmak istemesine bir türlü anlam verememiştik.
Ancak, yeteneklerine baktığımızda bu genç adeta Avukat olması için yaratılmıştı.
***
O yıllarda Avukat sayısı bu günkü gibi çok sayıda da değildi.
Hemen hepsi iyi kazanıyor, bazıları ise yüksek kazançları nedeniyle vergi rekortmeni oluyordu.
Sonra dayanamayıp kendisine "Niye Hakim ya da Savcı olmak istiyorsun ki? Senden çok iyi Avukat olur. Bu açıkça görülüyor. Avukat olsan, bir davadan alacağın para Hakim ve Savcı olduğunda bir yıllık maaşından daha çok olur. Böyle bir fırsat varken Hakim ve Savcı olmayı neden ister insan?" ihtiyacı duyarak sormuştuk.
***
Önce "Benim babam yoktu, fakirlik vardı ve beni birileri okuttu." demiş...
Ardından da...
-"Şimdi o birileri benim Hakim ve Savcı olmamı istiyor. Aslında ben de Avukat olmak isterim. Söylediklerin doğru ama hoca efendiler böyle istiyor. Yapacak bir şey yok" cevabı vermişti.
Şok olmuştuk.
-"İyi güzel de...Seni buna zorlayanlar ilerde senden yapılamayacak işler de ister ama" dediğimizde ise "Umarım istemezler" demişti genç stajyer. "İsterlerse de çaresiz yapacağız" anlamı taşıyan kelimelerle tamamlamıştı sözlerini.
***
Anlaşılan o ki, cemaat denilen örgüt o ve onun gibi yetiştirip, yerleştirdikleri insanlardan, yapılamayacak işleri istediler, olanlar da bu istenenleri anında yapmaktan geri durmadılar...
Hem de kanun ve nizam gözetmeksizin...
Üstelik ülkenin dibine dinamit koyma pahasına işi darbe yapmaya kadar götürdüler.
***
"Cemaat" denilen o hain yapılanma yıllar boyu adeta nakış gibi örerek devletin tüm kurumlarını istila etti.
En son devlete el koyma, rejimi yıkma ve kanlı bir süreç başlatmak suretiyle ülkeye el koymaya kalktı.
Neyse ki millet iradesi göstermiş olduğu direnç ile bu hain planı bozdu.
Bu gün, o sözünü ettiğimiz darbe girişimi ile yaşadığımız travmanın 9ncu yılı...
Yaşanan her olay aynı zamanda ders alınacak da bir olaydır.
Darbe girişimi ve sonrasında gelişen olaylardan devlet ve millet olarak çıkarttığımız pek çok ders mutlaka olmuştur.
Ancak, şu cemaatler ve tarikatlar meselesi ile ilgili olarak hala bir ders çıkartılıp çıkartılmadığından emin değiliz…
Yaşadığımız onca olayın ardından hala, “En iyi cemaatin cami cemaati olduğunu” idrak edebildik mi?
İşte buna emin değiliz...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
DÜĞÜN KONVOYLARI BARİ ŞEHİR MERKEZİNE GİRMESİN...
Eskişehir'in merkezinde, özellikle de pik saatler ve hafta sonları ciddi bir trafik sorunu yaşanıyor.
Ana arterler resmen kilitleniyor.
Hal böyleyken, bir de bu yoğun trafiğe düğün konvoyları ekleniyor.
Konvoyların özellikle hafta sonları ve akşam saatlerinde, yani trafiğin en yoğun olduğu saatlerde ortaya çıkması, korna sesleri ile yaşattığı gürültü bir yana, zaten var olan trafiği adeta saç baş yoldurur bir hale getiriyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse, birkaç haftadır, şehrin yönetiminden sorumlu makamların “Düğün konvoylarının şehir merkezine girmesi yasaklandı” diye bir karar alabileceğini bekledik.
Bugüne kadar böyle bir karar alınmadı.
Bundan sonra alınır mı? Bunu da bilemiyoruz...
Alınırsa mesele yok...
Böyle bir yasaklama kararı alınmaz ise trafik daha da içinden çıkılmaz hale gelecek, bizden söylemesi...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
EN UFAK BİR KABAHATLERİ YOK AMA BATIYORLAR!
Son günlerde Eskişehir’de battı-çıktı söylentileri aldı başını gidiyor…
Battığı söylenen firmalar arasında, önemli markaları var…
Çeklerinin vurulduğu, üretimini durdurduğu, çalışanları işten çıkarttığı konuşuluyor her yerde.
Yine zor duruma düşen firmalar sıralanıyor birbiri peşi sıra…
Alacaklı olduğu firmaların konkordato ilan etmeleri üzerine büyük bir sarsıntı yaşadığı, işin içinden çıkamaz hale geldiği, son çırpınışlar içinde olduğu ifade ediliyor…
***
Bunun yanı sıra, Eskişehir’den de bazı firmanın konkordato ilan etmek istediği, bunun için gerekli müracaatları yaptığı fakat mahkemelerden konkordato kararı çıkartamadığı için çaresiz bir vaziyette beklediği söyleniyor…
***
Nereye gitseniz, hangi sohbet ortamına katılsanız aynı konuya geliyor söz…
Kısacası…
Birçok önemli firma ve markaların ölüm-kalım mücadelesi verdiği anlatılıyor her yerde…
İş öylesine ciddi bir hale gelmiş ki, her gün yeni bir firmanın, yeni bir markanın hakkında söylentiler alıp başını gidiyor…
İşin ilginç tarafı, hiç kimse battığı söylenen yılların firma ve markalarını suçlamıyor…
Hemen herkes “Batıyor olmalarında en küçük bir kusurları yok” değerlendirmesinde birleşiyor…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,