Henüz “çekirdek aile” lafıyla daha tanışmadığımız o yıllara gidelim.
Çekirdek dedik ama çitlediğimiz gündöndü ve kabak çekirdeği değil?
Bu literatüre giren yeni bir deyiş: Çekirdek Aile
Yalnızca eşlerden veya eşler ve çocuklarından olaşan aileler.

Bu yüzyılın insanlarını biraz daha bireyleştirmek için bulunan bir deyim.
Sizin için yaşam; eşiniz ve çocuklarınızla geçireceğiniz zamandır.
Bu yaşamı kendi içinizde paylaşın.
Bu çemberin içine kimseyi almayın.
Hayatınızı özgürce yaşayın.

Oysa bizler geniş aile olarak dedelerle, ninelerle birlikte yaşadık.
Onların biz torunlarına gösterdiği sevgi anlatmayla anlaşılmaz.
O sevgiyi yaşayanlar bilir. 
Onların o sıcaklıkları hala bizim vücutlarımızı ısıtmaktadır.
O sevginin sıcaklığı bizi sağlıklı kılıyordu.
Hastalığımızın bile doktoru o tonton büyüklerimizde.
Şimdi ise onlar bu çekirdek aileye yük olarak görülüyor.


Bazen hayallere dalar; o uzun kış geceleri aklıma gelir. 
Sobanın yandığı salona serilen yataklarda uyurduk.
Uyumadan önce dedemizin anlattığı masallarla uyurduk. 
Oturmamız yasak olan misafir odalarımız vardı. 
O odaları oturma kanepelerini işgal ederdi. 
Bir de senin oturmana izin vermeyen o yastıklardan söz etmezsek ayıp olur. 
Bu oturmadığımız misafir odasının keyfini o yastıklar yaşardı.
O yastıkların ne işe yaradığını hala çözemedim.
Çözeniniz var mı?