Çok kimse vardır ki, yedikleri ve giydikleri haramdır. 
Sonra ellerini kaldırıp şükür duası ederler. 
Sözüm ona Tanrı’yı kandıracaklar.
Senin ettiğin o şükür duası kabul  olur mu? 

Eskiden yalan söylemek günahtı!
Şimdiki sloganımız ne?
Haram helal ver Allah'ım.
Garip kulun yer Allah'ım.
İşlerimiz neden doğru gitmiyor. 
Kazancımız neden yetmiyor?
İnsanları kandırdığını için. 
Hakkımız olmayan paralara el uzattığımız için.
Kısacası sattığımızda haram, yediğimiz de haram.
Benim karnım doysunda harama helale bakmam diyor. 

Peki atalarımız ticarette nasıl para kazanırmış.
O zamanlar bakliyat; şeker, nohut, pirinç kese kağıdına konularak satılırmış.
Kese kağıtlar genelde gazete kağıdı veya kalın ve hamurla yapıştırıldığı için satan kişi boş kese kağıdını tartar sonra kaç kilo istiyorsan o kiloyuda koyar öyle tartarmış. Kimsenin kimseye hakkı geçsin istenmezmiş....

Küçük bir yerleşim yerinde bir vatandaşın ineği çalınır. Yerleşim bölgesinde yaşayan insanlar yedi gün kasaplardan et veya kıyma satın almamış.
Çünkü o zamanlar buzdolabı olmadığı için beklemişler.
Çalınmış bir hayvanın etini yemenin parasını vermiş olsa da haram mal yemiş olmak istememişler.

Dinen tüm alimlerin kabul ettiği şey: “Haram maldan verilen sadaka kabul edilmez." 
Sadakayı alanda günaha girmiş olabilir denen bir zamandan bu günleri yaşamanın ağırlığını hissedenlere selam. Tüm dürüst ve namuslu insanların bayramını kutlarım.