Soner Yalçın dünkü yazısında halkımızın Demokratik olgunluğa olmasa bile “seçim yapabilme olgunluğa” eriştirdiğinden söz ediyordu özetle…
Tarihsel örnekler verdikten sonra “bizim mahallenin” yani medyamızın tutumunu da örnek göstererek şöyle diyor:
“Bizim Mahalle’nin her seçim sonucunun moral bozukluğuna rağmen inatla oy vermeye gidilmesini (önermesini) demokrasi olgunluğu adına alkışlamak lazım.” 
“Bizim Mahalle” malum, basından, günümüz tanımlamasıyla medyatik ortamdan söz ediyor. Yazısının genelindeki değerlendirmelerine katılmakla birlikte “Mahallemizin” genel durumuna bakıldığında “Demokratik olgunluk” değerlendirmesine katılamayacağım. 
Evet hemen her yazar-çizer, gazetelerine her seçim günü öncesi attıkları manşetler seçmeni “sandık başına” çağırsa da; “Hangi seçmeni” sorusu akla gelmiyor değil!.. 
Yazımın devamında bir paragraf daha alacağım yazısından. Orada “kutuplaşmadan” söz edecektir.  Bizim medyamız da seçim öncesi yayınlarında o kutuplaştırdıkları seçmen grubunu çağırmaktadır sandığa: 
-Belli partilere oy vermek üzere!.. 
Yine bilinmektedir ki, o medya grupları samimi değildir!.. 


Özgür İradeye baskı yok mu?


Anlaşılan sayın Yalçın ile “Demokratik olgunluk” konusunda anlaşamayacağız! 
Ama “Sandık olgunluğu” denecekse kısman; Evet, Eğer seçimleri gerçekleştiren devlet kurumları (YSK gibi) iktidarların vesayeti altına girmemişlerse!.. 
Yazısının bir bölümündeki şu irdelemelerine. Ona da verecek birkaç satırımız olacak…
“Yoğun kutuplaşma yaşanan bir ülkemiz var. Peki buna rağmen sandığa giderken oy tercihiniz, özgür iradeniz üzerinde bir tehdit oluşturulduğunu hissediyor musunuz? Ülkemizin doğusunda kısmi feodal/aşiret baskısı olabilir ki, bunun da yıllar içinde kırıldığını düşünüyorum. Terör baskısının da esemesi okunmuyor artık.” 
Son cümleden başlayalım öyleyse. 
Madem esemesi okunmuyor, o halde AKP ve genel başkanı sayın Erdoğan döneminde yapılan hem tüm seçimlerde;
-Niye PKK’nın adını dillerden düşürmüyor? Niye Kürt halkının iradesiyle seçilen milletvekillerini yok sayıp, seçtikleri yerel yönetimlere kayyum atayıp durmakta?
Daha bir seçim önce kendilerinin itiraf etmek zorunda kaldıkları gibi, İttifakın adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na PKK militanları ile bir arada gösteren afişlerle kumpas kurmakta? 
Seçmenin özgür iradesine bundan daha doğrudan etki etmenin daha yakın, etkin bir örnek olabilir mi? 


Merkezi yönetim, yerel yönetim!.. 


Evet, sayın Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın gittiği hemen her ildeki konuşmalarında “Merkezi yönetim, yerel yönetim eşleştirmesi” yapmasına ne denilebilir ki?
Biray olarak, topluluk olarak “ben/biz merkezli olarak etkilenmez mi Seçmen? Bunu ilk olarak Isparta’da ya da Burdur’da dillendirmiş sonradan çeşitli benzetmelerle diğer illerde devam etmiştir;
“-Bakın, şehrinizde henüz doğalgaz yok. Oysa AKP’li bir başkan seçseydiniz, durum başka olurdu? 
Bu da mı seçmen iradesini etkilemez?..
Evet, sandığa giderken seçmen özgür iradesi üzerinde bir tehdit oluşturduğunu hissetmekte, düşünmektedir doğal olarak. Güçlü bir duygu içinde düşünüyorum ki;
-Umarım Eskişehir seçmeni böyle bir tehdit algısı içinde değildir!..
*** 
Örnekler çoğaltılabilir geçmişten günümüze. Ama “demokrasi mücadelesi böyle bir şey! Her ne kadar demokrasi dediğimiz sihirli kavram salt sandığa gidip oy kullanmakla açıklanmasa da;
-Biz yarın sandık başında olalım ve özgür irademizi oyumuzla sandığa yansıtalım..
-------------- ----------------