“Kadınların dükkân açmasını asla helal görmüyorum. Kadından memur olmaz. Kadınlar mektebe gitmez! Kadın sokakta gezecek bir şey değildir, erkeğe gözükecek bir şey değildir. Bu düzen içinde kızınızı doktor yapmak Allah’a harp açmaktır. Kadınlar okullardan, dairelerden çekilmelidir. Kız çocuğunun orta mektepte, lisede işi yoktur. Kadınların vazifesi; ev işleri yapmak, efendisine itaat etmek ve millete, memlekete hayırlı evlat, asker yetiştirmek. Budur kadının vazifesi, başka yok!” Kadınları böylesine aşağılayan bu cümleler, cenazesinde bile kadınlara tahammülü olmayan bir Ortaçağ kalıntısı şeyhin yaşarken diline pelesenk ettiği laflardır. Cenazesinde yurdumun iktidar ve muhalefet parti temsilcilerinin tümü ağıt yakmış; “ülkemizin kanaat önderi”, “değerli Alim”, “ilim sahibi hocaefendi”, “manevi önderimiz”, “İslam’ın büyük hizmetkarı” gibi bilimi ve laikliği yerle bir eden sözlerle gözyaşları eşliğinde öbür dünyaya uğurlamışlardır. Ülkemin muhalefeti oluşturduğunu savlayan altılı masanın tüm siyasi parti temsilcileri siyasal İslam’ın Sünni-Selefi ağzıyla birlik olmuşlar, şeyhin çağdışı kişiliğinin ardında hep birlikte saf tutmuşlardır…
"Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır..." bu sözler de bu ülkenin kurucusuna ait. Ama görüyoruz ki artık memleket şeyhler dervişler ve müritler memleketi haline gelmiştir. Ve en çok yadırgadığımda bu durumu yadırgayanı yadırgayan ve kendisine ilerici-solcu olarak tanımlayan bir kesimin varlığı. Bazı olgular kabul edilmeliymiş, bu ülkede bir tarikatlar gerçeği varmış, yıllardır bunlara dudak bükerek, kabullenmeyerek ülkenin geldiği bu karanlık noktaya katkı sağlanmış. Oysa bu gerçek yıllar evvel kabullenilseymiş buralara gelinmezmiş. Ben de ülkenin CHP dahil bazı sağ partilerinin lafa gelince “laiklik bu ülkenin en önemli değeri” derken diğer taraftan laikliği yok etmeyi ilk amaç edinmiş bir çağdışı din-tarım imparatorluğu kalıntısı kişiliğin ardından samimi(!) üzüntülerini bildirenleri kınayanları yadırgayan ilericilerimizi(!) yadırgıyorum. Kendileri ya samimi değillerdir ya da Cumhuriyet devrimlerini özümsemiş, çağdaş ve laik kişilikler değillerdir. Bizim gözyaşlarımız da Cumhuriyet devrimlerinin ve laiklik ilkesinin ülkemizde geldiği konumun ardından sel olup akmaktadır…