Uruguay Temsilciler Meclisi, 24 Nisan'ı "Ermeni Soykırımı Anma Günü" olarak ilan eden ve ülke medyasına her yıl 24 Nisan'da Ermeni soykırımı konusunu ele alma zorunluluğu getiren yasa tasarısını 14 Mayıs 2024 tarihinde oybirliğiyle onaylamıştır. 7 Mayıs 2024 tarihinde de Senato 24 Nisan’ı soykırım anma günü olarak kabul etmişti.
Uruguay, daha önce 1965, 2004 ve 2005 yıllarında olmak üzere olmak üzere üç kez sözde Ermeni soykırımı iddialarını kabul eden ülkedir. Her iki Meclis tarafından onaylanan bu girişim, Uruguay Ermeni Ulusal Komitesi de dahil olmak üzere Ermeni toplumunun farklı kurumlarının desteğini almıştır.
Karar, tüm devlet televizyon ve radyo kanallarının her yıl 24 Nisan’da sözde Ermeni soykırım konusunu ele almasını öngörmektedir. Oturumda siyasi partileri temsil eden senatörler, Ermeni halkına yönelik dostane tutumlarını açıklamışlar, bu kapsamda Montevideo'daki Ermeni Büyükelçiliği'nin açılmasını da kutlamışlardır.
Uruguay, 1965 yılında çıkarılan yasa ile 1915 yılında yaşananları soykırım olarak kabul etmiş ilk ülkedir. Başkentteki sözde soykırım anıtını, Arjantin’de uluslararası bir toplantı sebebiyle bulunduğumda, Uruguay’a günü birlik ziyaretimde görünce çok şaşırmıştım.
Uruguay Parlamentosu'nda 22 Nisan 1965 tarihinde kabul edilen yasa metni şu satırlarla başlamıştır: "Bu yıl, tarihin en korkunç soykırımlarından birinin 50’nci yıldönümü. Doğuda, yaşlı ve çöküntü halindeki Osmanlı İmparatorluğu'nda, Ermeni halkı ölümlerine doğru yola çıktı. Bu, önceden, bir grup genç ve insafsız siyasetçi tarafından planlanmıştı. Tüm bir halk ölüme mahkum edildi. O dönem bir milyondan fazla kişiden oluşan bir azınlığı sınır dışı etmeye çalıştılar. Ve bunu tüm bir halkın mensuplarını yok ederek yapmak istediler."
Uruguay'da yaklaşık 20 bin Ermeni yaşamakta olup, Ermeni toplumunun kamu yaşamında önemli ağırlığı vardır. Ermeni Davası Konseyi yayınladığı açıklamada, "Fransa'nın, Türkiye'nin yoğun lobi faaliyetlerine karşın, Ermeni soykırımının inkarını cezalandıran yasayı kabul etmesi, insan haklarının savunulmasında bir atılımdır" demiştir.
Senato, 24 Nisan'ı "Ermeni Soykırım Anma Günü" olarak ilan eden önergeyi oybirliğiyle kabul ederken, oturumda konuşma yapan siyasi parti temsilcileri, Ermenistan ve Ermeni halkına karşı dostane tutumlarını açıklamışlardır: “More than a hundred years ago, Uruguay gave shelter to Armenians who fled the Armenian Genocide for which we truly express our gratitude.”
Türkiye’nin Montevideo Büyükelçilik sayfasında sözde Ermeni soykırımı ile ilgili bir sayfanın bulunmaması dikkatimi çekmiştir. Büyükelçimiz sayın Tunca Özçuhadar gelişmeleri Ankara’ya iletmiştir ama (https://montevideo-emb.mfa.gov.tr/Mission/Message) bu son girişim konusunda açıklama yapılmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Montevideo Büyükelçiliği sayfası aşağıdadır.
Türkiye’de her 24 Nisan’da ülke gündemi, Ermeni iddiaları ile esir alınmakta, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı gölgede kalmaktadır. “Ermeni Soykırım Yalanına Son ve Şehit Diplomatlarımızı Anma” mitingleri yapılıyorsa da Ermeni lobisinin düzenlediği gösteriler kadar ön plana çıkamadıkları için tüm dünya insanlarının soykırım yapıldığı inancıyla sokaklara döküldüğü zannedilmektedir.
Yoğun olarak gündemde yer aldığı için, “tüm dünya kabul etti” algısı oluşmaktadır. Daha kötüsü, tüm dünya kabul etmişken, Türkiye kabul etmemekle kendi itibarını zedelediği inancı oluşmaktadır. Oysa bu iddiaları kabul eden parlamento sayısı “şimdilik” 33’tür. BM üyesi 192 ülkeden sadece 33’nün parlamentosunda Ermeni iddialarına yer verilmiştir. Bu ülkeler aşağıdadır.
Uruguay (1965, 2004, 2005 olmak üzere üç kez Ermeni soykırımı iddiaları kabul edildi) Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (1975, 1982, 1990), Arjantin (1993, 1998, 2003, 2004, 2005, 2006, 2007’de 2 yasa, 3 önerge ile 5 kez), Rusya (1995, 2005, 2015), Kanada (1996, 2000 ve 2004’te gündeme geldi ve üçünde de kabul edildi), Yunanistan (1996), Lübnan (1997, 2000), Belçika (1998, 2015), Fransa (1998, 2000, 2001, 2006’da farklı içeriklerle yasalaştı), İsveç (2000, 2010), İtalya (2000), Vatikan (İtalya ile birlikte 2000’de), İsviçre (2003), Slovakya (2004), Hollanda (2004, 2015, 2018, 2021), Polonya (2005), Almanya (2005, 2016), Venezuela (2005), Litvanya (2005), Şili (2007, 2015), Bolivya (2014), Danimarka (2015, 2017), Bulgaristan (2015, 2022, her iki kararda da katliam kelimesi kullanılmıştır), Avusturya (2015), Lüksemburg (2015), Paraguay (2015), Brezilya (2016), Çekya (2017, 2020), ABD (2019), Portekiz (2019), Suriye (2020), Letonya (2021), Meksika (2023).
Amerika Birleşik Devletleri’nde 13 Mart 2022 tarihinde Mississippi Eyaleti’nin de tanımasıyla, 50 eyaletin tamamında Ermeni iddialarını kabul eden kararlar alınmıştır. Birleşik Krallığın parçası olan Galler 24 Ocak 2006’da, İskoç Parlamentosu 18 Haziran 2013 tarihinde sözde soykırımı tanımışlardır. Birleşik Krallık soykırım değil “katliam” ifadesini kullanmıştır. 20 Nisan 2007 tarihinde İspanya-Bask Parlamentosu soykırımı tanıyan bildiri yayınlamış, 2015 yılında bildiri tekrarlanmıştır.
İspanya’daki özerk Katalonya parlamentosu, Mart 2010’da aldığı kararla, Ermeni iddialarını kabul etmiştir. Fakat, Katalonya Özerk Yönetimi Başkanı Jose Montilla, Katalonya yönetimi adına Türkiye’den özür dilemiştir. Avustralya’nın Yeni Güney Galler Eyaleti 1997’de, Güney Avustralya Eyaleti 2009’da sözde Ermeni soykırımı olduğunu kabul etmişlerdir.
AİHM’nin 17 Aralık 2014 tarihli Doğu Perinçek Kararı’nda vurgulandığı gibi bunlar, parlamento kararları olup, yeni parlamento kararları ile değişebilir. Hukuki değil siyasi kararlardır. Fransa Anayasa Mahkemesi aynı yönde karar alarak, Paris’in hazırladığı inkar yasasını 2012 yılında iptal etmiştir. İngiltere, delillerle ispat edilmediği ve cezai sonuçlar doğuran bir suç olduğu için 1997’de soykırımı kabul etmemiştir. Parlamento kararları, mahkeme kararı gibi bağlayıcılığı olmayıp, dünya halklarının izlenimini yansıtmaktadır. Bununla beraber, kabul eden ülkelerin çoğalması Türkiye üzerindeki baskıyı arttırır.
Parlamento kararları referandum kararları değildir. Pek çok ülke parlamentosundaki oylamalarda tasarının yasalaşması, küçük farklarla mümkün olmuştur. İsveç’de 2010’da yapılan oylamada 130 ''Hayır'', 131 ''Evet'' oyu kullanılmıştır. Bazı ülke parlamentolarında aynı karar farklı içeriklerle birkaç kez kabul edildiği için, çok fazla tanıma olduğu algısı oluşmaktadır. Bu, gerçeği yansıtmamaktadır.
Uruguay Temsilciler Meclisi’nin 24 Nisan’ı “Ermeni Soykırımı Kurbanlarını Anma Günü” ilan eden tasarı, devlet televizyon ve radyo kanallarının her yıl 24 Nisan’da Ermeni Soykırımı konusunu ele almasını zorunlu kılmaktadır. AİHM’nin 17 Aralık 2014 tarihli Doğu Perinçek Kararı’nda vurgulandığı gibi bunlar parlamento kararlarıdır. Fransa Anayasa Mahkemesi aynı yönde karar alarak, Paris’in hazırladığı inkar yasasını 2012’de iptal etmiştir. İngiltere’de de net delillerle ispat edilmediği için ve cezai sonuçlar doğuran bir suç olduğundan 1997 yılında soykırımı kabul etmemiştir.
Parlamento kararları mahkeme kararı gibi bağlayıcılığı değildir. Bu kararlar yaygınlaşırsa, Türkiye üzerinde baskı oluşturur. AB sınırları içerisinde yaşayan 450 milyon kişiyi temsil eden 736 parlamenterin görev yaptığı Avrupa Parlamentosu, sözde Ermeni Soykırımı’nın tüm AB ülkeleri tarafından kabulünü öngören tasarıyı onaylamış, tüm devletlere sözde Ermeni soykırımını tanıma çağrısında bulunmuştur. Sekiz maddeden oluşan tasarıda yer alan talepler aşağıdadır:
• Avrupa dayanışması ve adalet ruhuyla, Ermeni soykırımının 100. yıldönümünde 1,5 milyon masum Ermeni’yi anıyoruz.
• 1915-1917 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu topraklarında Ermenilere karşı gerçekleştirilen trajik olaylar 1948 BM soykırım suçları sözleşmesindeki tanıma göre soykırımdır.
• Soykırımlar için bir uluslararası anma günü öneriyoruz.
• Soykırımın ve insanlığa karşı işlenen suçların önlenmesi ve cezalandırılması uluslararası toplum ve Avrupa Birliği’nin temel görevi olmalıdır.
• Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun taziye mesajlarını doğru yola atılmış bir adım olarak değerlendiriyor, arşivlerin açılması, geçmişle yüzleşme ve Ermeni soykırımını tanımanın Ermenistan ve Türkiye halklarının uzlaşması için önemli bir şans olduğunu düşünüyoruz.
• Türkiye’yi, Ermeni kültürel mirasını koruyucu önlemler almaya davet ediyoruz.
• Ermenistan ve Türkiye’yi normalleşme sürecinde uzlaşı ve işbirliğine çağırıyoruz.
• Söz konusu tasarının Ermenistan, Türkiye ve Avrupa Birliği üye ülkelerinin hükümetlerine gönderilmesini talep ediyoruz.
Bu kapsamda Türkiye, her 24 Nisan’da ABD Başkanı ne diyecek sürecini terk etmeli, Dışişleri Bakanlığının yurt dışı temsilciliklerinde tıpkı Ermenistan büyükelçiliklerinde olduğu gibi “sözde soykırım” sayfası açılmalıdır.
Ermeni terör örgütü ASALA tarafından şehit edilen diplomatlarımız bu kapsamda anılmalı, üniversitelerimizde “Ermeni Araştırmaları Enstitüleri” kurulmalı, bu enstitüler yayın yapmalıdır. Benim bir yayınım buna örnektir: “Armenian Deportation is not a Genocide”
Türkiye’nin bu süreçte çok önemli hukuki dayanağı vardır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İkinci Daire Perinçek-İsviçre Davası (Başvuru No: 71510/08, Strazburg 17 Aralık 2013) Kararı önemlidir. Bu Karar’ın dış temsilciliklerimiz sayfasına konulmasında yarar vardır. (https://www.avim.org.tr/tr/Analiz/AIHM-PERINCEK-ISVICRE-KARARI-Resmı-Fransızca-Ve-Resmı-Olmayan-Turkce-Metın)
17 Aralık 2013 tarihinde AİHM 2. Dairesi Kararı’nda “Ermeni Soykırımı” iddialarını kabul etmediği için Doğu Perinçek’in cezalandırılması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı bulunmuştur. Karar, Avrupa Konseyi üyesi 47 devlet için doğrudan bağlayıcı, diğer devletler için de gözetilmesi gereken bir uluslararası yargı içtihadıdır. AİHM Büyük Dairesi, 28 Ocak 2015 günü Strazburg’da yaptığı duruşmada İsviçre’nin itirazını görüşmüş ve itirazı reddederek, AİHM 2. Dairesi’nin kararını onamıştır.
Bu karara göre 1915 tehciri “soykırım” olarak nitelendirilemez. Bu konuda alınmış bir yargı kararı yoktur. Bu açıdan 1915’de yaşananlar, İkinci Dünya Savaşı’ndaki “Yahudi Soykırımı”ndan (Holokost) farklıdır. 1915 olaylarını soykırım olarak nitelendirmek düşünce özgürlüğüne aykırıdır. Çünkü, bu süreci “soykırım” olarak niteleyen bir yargı kararı bulunmamaktadır.
AİHM'nin "Perinçek-İsviçre" Kararı ile "Ermeni Soykırımı Yalanı"na son nokta konulmuştur. Buna rağmen, eğer bugün bazı Batılı ülke parlamentoları Türkiye’ye “Ermeni Soykırımı”nı tanıma çağrısı yapabiliyorsa, bu, AİHM Kararı’nın yok sayıldığı anlamına gelir. Bu nedenle, "Ermeni olaylarının araştırılmasını tarihçilere bırakalım" açıklamalarının hukuki dayanağı yoktur.
Türkiye bu yanlış politikayı izlemeyi bırakmalıdır. Bu konuda Dışişleri Bakanlığına çok iş düşmektedir. Bizim dış temsilciliklerimizde 1915 tehciri ile ilgili bir sayfa yoktur. Oysa Ermenistan’ın tüm dış temsilciliklerinde sözde “soykırım sayfası” vardır. Örnek aşağıdadır: “Genocide recognition”
Bu kapsamda Ovanes Kaçaznuni’nim “Taşnak Partisi’nin Yapacağı Bir Şey Yok” kitabının tanıtımının neden büyükelçiliklerimizin sayfasına konulmadığını, ASALA tarafından şehit edilen Türk diplomatlarının neden Büyükelçililiklerimizin sayfalarında yayınlamadığını anlamış değilim. Bu diplomatlardan biri, Paris OECD Büyükelçiliğimizde benim oda arkadaşım idi.
1915 olaylarının soykırım sayılmayacağı hakkında pek çok bilimsel araştırma yapılmış ve yayımlanmıştır. Osmanlı ve Sovyetler Birliği arşivleri ile Fransa, İngiltere, Almanya ve Avusturya dışişlerine ilişkin yazışmalar bunun kanıtlarıyla doludur. 1918 yılı Temmuz ayında kurulan Ermenistan Devleti'nin ilk Başbakanı olan Ovanes Kaçaznuni, kurucusu ve yöneticisi olduğu Taşnaksutyun Partisi'nin 1923'te düzenlenen Parti Konferansı’ndaki tespitleri bu kapsamda çok önemlidir.
“Dünya savaşı öncesinde gönüllü silahlı birliklerin oluşturulması hataydı, kayıtsız şartsız Rusya'ya bağlanmışlardı, Türklerden yana olan güç dengesini hesaba katmamışlardı, Tehcir kararı amacına uygundu, Türkiye, savunma içgüdüsüyle hareket etmişti. 1918 sonlarındaki İngiliz işgali, Taşnakların umutlarını yeniden kabartmıştı. Ermenistan'da Taşnak diktatörlüğü kurmuşlardı. Denizden denize Ermenistan projesi gibi emperyalist bir talebe kapılmışlar, bu yönde kışkırtılmışlardı. Müslüman nüfusu katletmişlerdi. Ermeni terör eylemleri, Batı kamuoyunu kazanmaya yönelikti. Taşnak yönetimi dışında suçlu aranmamalıydı. Taşnak Partisi'nin artık yapacağı bir şey yoktu; intihar etmeliydi.”
İstanbul’un işgali sonrasında 145 Türk devlet adamı, asker, idareci ve aydın 1919-1920 yıllarında işgal kuvvetlerince tutuklanarak İngiliz sömürgesi olan Malta adasına gönderilmiştir. Malta'da tutuklu bulunan kişiler hakkında suç kanıtlarının bulunabilmesi için İngilizler tarafından Osmanlı arşivlerinde geniş çaplı araştırmalar yapılmış fakat ne zamanın İstanbul Hükümeti, ne de Malta'daki tutuklular hakkındaki suçlamaları ispat edebilecek delil mahkemeye sunulamamıştır.
"Malta'da tutuklu bulunan Türkler aleyhine delil olarak kullanılabilecek hiçbir şey olmadığını bildirmekten üzüntü duyuyorum... Yeterli delil oluşturabilecek hiçbir sorun vakit mevcut değildir. Söz konusu raporlar, hiçbir şiddetle, Türkler hakkında Majesteleri Hükümeti'nin hâlen elinde bulunan bilgilerin takviyesinde yararlı olabilecek delilleri bile ihtiva eder görünmemektedir." (PRO.FO. 13 Temmuz 1921, 371 / 6504 / E.8519 2) Foreign Office, 29 Temmuz 1921. 371 / 6504 / E.8745)
İngilizler, Malta sürgünü Türkler konusunda tarihi bir yanılgıya düşmüştür. Çünkü Türkler gibi milli şuur varlığı çok eskilere dayanan, tarih boyunca bağımsız yaşamış bir milletin içinden 100 - 150 kişinin yakalanıp sürülmesi, Türk Milletinin Kurtuluş Savaşı’nı engelleyememiştir.
İngiltere, Birinci Dünya Savaşı’nda Türk vatanını bölüp parçalamak için Ermenileri de kullanmış, Ermeni tehcirini bütün dünyaya kırım olarak ilan etmiştir ama kırım yapıldığını gösteren bir tek delil bulamamıştır. Sayın Bilal Şimşir’in belirttiği gibi Malta sürgünleri olayı, İngilizler için yüz karasıdır. İnsanlar keyfi olarak tutuklanmış, yargılanmadan cezaevlerinde tutulmuşlar, özgürlüklerinden yoksun bırakılmışlar, mahkeme önüne çıkarılmamışlardır.
2024 yılı Ömer Engin Lütem Konferanslarının beşincisi, sayın Uluç Gürkan’ın konuşmacı olduğu “Ermeni Sorununu Anlamak” başlıklı konferans 16 Mayıs 2024 günü gerçekleşmiştir. Sayın Gürkan, soykırım iddialarını tarihi ve hukuki gerçekler ışığında çürüten “Understanding the Armenian Question – Malta Tribunal (1919)” adlı kitabını tanıtmış ve Malta yargılamalarını değerlendirmiştir.
Ankara Üniversitesi SBF’den arkadaşım olan sayın Uluç Gürkan’ın 4 Nisan 2024 tarihinde İngilizce yayınlanan kitabı bu konuda önemli bir eksikliği gidermiştir. Kaynak kitap olarak özellikle dış temsilciklerimiz aracılığı ile ilgili kişilere gönderilmesinde yarar olacağı düşünesindeyim. İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi 57 ülkeden sözde soykırımı tanıyan iki Müslüman ülke olan Suriye ve Lübnan yetkililerine gönderimde öncelik verilmelidir. Başbakan Nikol Paşinyan’ın, sözde Ermeni Soykırımı'nın 109'ncu yıldönümü dolayısıyla yayınlamış olduğu mesaja Türkiye tarafından cevap verilmemiştir. Belki verilmiştir ama benim haberim olmamış olabilir. Türkiye’yi soykırım yapmakla suçlayan mesaj aşağıdadır.