“İnsanlığın ahlaki evriminde bir sonraki adım, hayvan haklarını benimsemek ve bunun kapsamlı sonuçlarını kabul etmektir. Hayvan hakları, insanlığın son iki yüzyıl içinde gerçekleştirmiş olduğu en ilerici ahlaki ve siyasi adımların temeli üzerine oturur. Sözün özü, hayvan hakları argümanı, insan hakları diye bir şey varsa, aynı nedenden dolayı hayvanların da hakkı olduğunu savlar.”
--Steven Best--

     Yüzlerini görmediğim ama, can korumacıların sosyal medya paylaşımlarından tanıdığım çok sayıdaki güzel insanlardan birisinin paylaşımı dikkatimi çekti, kendisinden izin almadığım için ismini yazmayacağım. Paylaştığı fotoğraf  son zamanlarda sıklıkla gördüğümüz ve bizleri tebessüm ettiren bir kare: Tramvay yolcuğu yapan bir sokak köpeği. Derin uykuda belli ki. Bu fotoğrafı güzel bir yorumla bezeyip paylaşmış o can sever arkadaşımız. Aynen şöyle diyor : ”…20 dakikalık, oldukça kalabalık bir tramvay yolculuğunda, hiç kimse O' nu uyandırmayı düşünmedi...kimse ‘ayaktayım, oturmam lazım’ demedi....herkesin yüzünde sevgi, gülümseme, mutluluk oluştu...bu güzel Karabaş, bize sevgiyi hatırlattı.....daha dün, iyi niyetle aracına aldığı bir genç tarafından yaşamı sonlandırılan taksi şoförü olayı ve daha pek çok olumsuz olaylar silsilesiyle negatifte salınan insanlara sevgiyi, saygıyı, iyi niyeti, hoşgörüyü hatırlatan Karabaş...teşekkür ederiz Sana..  .....ve Karabaş ' in kent yaşamında sağlıklı ve güvenle dolaşmasını sağlayan kent yönetimine de teşekkürler  ”
     Çok hoşuma gitti hem o karabaşın fotosu hem de yukarıda yazılan yorum. Kıvanç duydum yaşadığım kentle. Gerçekten de Eskişehir sadece sosyal, insani ilişkilerinde değil, Yaradanın var ettiği her canlının yaşamına saygı duyan, birçok farklı yörenin insani değerlerini harika bir mozaik olarak içinde barındıran, doğduğum, aşık olduğum şehir.  
     Biz can savunucularının haklı mücadelesi çok eski yıllara dayanır, ben de bu mücadelenin hemen her safhasında aktif olarak yer aldım, zaman içinde yorulduğum, havlu atmayı, pes etmeyi düşündüğüm zamanlar da olmadı değil. Ama içimdeki ses, vicdanım, hep beni geri çağırdı, dedi ki, “onların sana ihtiyacı var!” O sese hiç karşı çıkmadım, her seferinde daha bir şevkle, kararlılıkla, bırakmaya niyet ettiğim yerden yeniden başladım.
     Ama işte, belediye başkanlığını bırakacağını açıklayan hocamız Sayın Yılmaz Büyükerşen’in de dediği gibi, hiçbir şey ilelebet devam etmez ve burada önemli olanın, yerine bırakacağın, bayrağı düştüğü yerden alıp yine aynı kararlılıkla taşıyacak, boşluğunu senden de daha iyi dolduracak cesur, güzel yürekli insanlar yetiştirebilmek. Bizim camiada bu çok kolay olmuyor ne yazık ki ama imkansız da değil. Ben kendi adıma böyle kararlı, gerçek can savunucusu gençlerin varlığını hissediyorum, görüyorum. Yeni nesil gençlerimiz, çocuklarımız duyarlı, duygu yüklü, “Hayvan sömürüsüne son!” diyecek ölçüde bilinçli. Bu içime huzur veriyor.
     Belki bugün değil, belki bizim kuşak göremeyecek ama bir gün mutlaka haklı davamızı kazanacağız. Sessiz canların duyulmayan seslerini sağır kulaklara duyuracak, görmeyen gözlerine göstereceğiz. Ve onlar hake ettikleri  yaşam haklarına kavuşacaklar…