Bu günkü yazımıza M.Ö. Lao Tse’nin “Başkalarını bilen kültürlü, kendini bilen
alim olur” sözüyle başlayalım istedim. Kendini bilen insan da normal de başkalarına
karşı saygılı olur. Saygı ise bir toplumda örf, adet ve kural halini almış; iyi tutum ve
davranışlar veya bunları kazandıran bilgi anlamında kullanılan terimdir. Toplum
töresine uygun davranma veya iyi ahlak, incelik, terbiye olarak da tanımlanır. Zaten
insanı insan yapan kendisine ve çevresine duyduğu saygı değil midir?
Zaten insanın önce kendini bilmesi yani kendisine karşı saygısı olması gerekir. Bu en
kadim bilgidir. Bu nedenle, tarihi milattan öncesine dayanan Apollon Tapınağı’nın
girişinde de ‘Kendini Bil’ yazar. Ve Yunus Emrem de boşuna dememiştir: “İlim ilim
bilmektir, ilim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır.”
Diyerek çareyi söylemiştir.
Kendine saygısı olmayan insanın çevresine ve evrene karşı saygısı olabilir mi?
Elbette olmaz. Kendini bilen ve duygusuna sahip olan bir insan da kolay kolay
kimseye zarar vermez, bu alemde kimseyi ayrıştırmaz, kimseyi ötekileştirmez,
kimseye zulmetmez, kimsenin işini zorlaştırmaz. Kendini bilen insandan çirkinlik
değil güzellik görebilirsiniz. Kendini bilen insanın yanında öfkenizi unutur huzur
duyarsınız.
Kendini bilen insan doğadan bir şey aldıysa, aldığına karşılık bir şey vermesi
gerektiğini bilir. Koyunlar yedikleri yemin hemen karşılığında, sütünü vererek yediği
yemin karşılığını ödemiş olur. Vermek konu olunca kendini bilmeyen insan ise
çevresiyle uyum içinde yaşayacağı halde hep şikayet eder. Kavga ve huzursuzluk
çıkarır. Başkalarının malında gözü olur. Oysa başkalarının malına göz dikeceğine
şöyle dur da bi düşün! Yaratılış özüne dön de kendine “Kendini Bil” deyiver.