Birkaç haftalık dış seyahat arasından sonra tekrar birlikteyiz.
Baştan söyleyeyim ziyaret ettiğim ülkelerde raflar boş değil, herhangi bir üründe yokluk yaşanmıyor. 
Londra’daki raflardaki bazı ürünlerin fiyatlarını sosyal medyadan belgeleriyle paylaştım.
Alım gücünün çok daha düşük olduğu Türkiye’deki şeker, ekmek, un, yağ gibi temel ürünlerin fiyatlarının söylenenin aksine çok daha yüksek olduğu tartışılmaz bir gerçek.
Avrupa’da %8 - %9 gibi onlar için rekor denilecek seviyede enflasyon var ama gıda fiyatlarındaki artış bu düzeyde değil.

Diğer yandan ziyaret ettiğim ülkelerde bizde sıklıkla olduğu gibi yürüyüş ve etkinlikler yasaklanmıyor.
Londra’da iktidardaki Muhafazakar Partinin politikalarını eleştiren binlerce kişinin katıldığı yürüyüş polisin hiç bir müdahalesi olmadan kentin tam merkezindeki ana caddeler trafiğe kapatılarak yapıldı.
Türkiye’de yıllardır özlediğimiz tarzda gerçekleştirilen yürüyüşte sloganlarla, şarkılarla, pankartlarla muhalif tepkiler ortaya konuldu.
Yürüyüşte etrafı kuşatan binlerce polis olmadığı gibi çevik kuvvet araçları da yoktu.
Tam da o günlerde öğrendim ki Eskişehir Valiliği son dönemde adet olduğu üzere 15 gün süreyle kentteki tüm etkinlikleri yasaklamış.
Yasaklamanın “Onur Yürüyüşünü” engellemek için olduğunu anlamak elbette güç değil.
Kısa bir süre önce ‘kızlı erkekli gruplar bir araya geliyor, alkol alıyorlar’ gerekçesiyle Anadolu Festin yapılmasını engellemek için 15 günlük etkinlik yasağı getirilmişti.
İktidarın anayasa ile güvence altına alınan demokratik hakların kullanımı ile ilgili yasaklamaları ne yazık ki yaşamın tüm alanlarını kapsayacak şekilde devam ediyor.

Yaşam tarzına müdahalelerin yanında ülkemizdeki ekonomik kriz başta dar gelirliler olmak üzere tüm toplum kesimlerini en derin şekilde etkilemeye devam ediyor.
Devlet ise vatandaşın zorunlu harcamalarını aşağıya çekecek ‘destek politikaları’ geliştirmiyor.
Örneğin İngiltere, tüm hanelere enerji desteği veriyor.
Almanya’da şehir içi ulaşımla ilgili çok güzel bir uygulama başlatılmış.
Aylık 9 euro (yaklaşık 158 TL) karşılığında şehir içi tramvay, tren, otobüs tüm taşıtlarda sınırsız kullanım olanağı sağlanıyor. 
Yükselen akaryakıt fiyatlarına karşı vatandaşlar toplu taşımaya yönlendirildiği gibi ulaşım masrafına katkı için de çok önemli bir destek veriliyor.
Ulaşım denilince İngiltere, Fransa, Almanya ve İsveç’te daha önceden yoğun kullanımına tanık olduğumuz bisikletin dışında elektrikli scooter kullanımı çok daha fazla yaygınlaşmış durumda ve teşvik ediliyor.
Paris’te otomobiller için ayrılan şerit genişliğinde yollar bisiklet ve scooterlar için tahsis edilmiş.
Ulaşımda yenilenebilir enerjiden elde edilen elektrik kullanımı ön plana çıkıyor.
Avrupa genelinde elektrikli otomobil kullanımını yaygınlaştırmak için çok sayıda şarj istasyonu park yerlerine yerleştirilmiş durumda birçok ülke sıfır elektrikli araç alımında bırakın vergi almayı doğrudan nakit desteği veriyor.
Paris’te şehir içi ulaşımda kullanılan otobüsler elektrikle çalışıyor.

Türkiye’ye döndüğümüzde ise bahsettiğim ülkelerden çok farklı konuları konuşuyoruz.
Hangi enflasyon rakamının doğru olduğu bir yana yaşadığımız ‘hayat pahalılığı gerçekliği’ ortada.
Milyonlarca kişi bayram öncesi verilen ve hala 1.100 TL olan ikramiyeyi ve enflasyon farkı nedeniyle maaşlara yapılacak olan artışın hesabını yapmakla meşgul.
Bu koşullarda bayramda memleketine bile gidemeyen insanların tatile ya da seyahate gitmeyi düşünmesi mümkün değil.
Tüm bu tartışmaların ışığında aslında “Kişi başına düşen milli gelir” temel belirleyici bir ölçü olarak karşımıza çıkıyor.
Bizim kat kat üzerimizde kişi başına milli geliri olan ülkelerdeki insanların yaşam konforu ve öncelikleri elbette ki çok büyük farklılıklar gösteriyor.

Yarın Kurban Bayramı’nı kutlayacağız ve ne yazık ki milyonlarca kişi kurban bağışları sayesinde az da olsa et yiyebilecek.
Bu tablo gerçekten çok üzücü, sıklıkla ifade edildiği gibi ülkemizin insanları bu durumu hak etmiyor.
Sahip olduğumuz zengin kaynaklarımız ve nitelikli insan gücü potansiyelimiz ortadayken açlık sınırında yaşam mücadelesi veren milyonların olmasını kabul etmek mümkün değil.
Sözü daha fazla uzatmadan “Gerçek bayram sevincini yaşayacağımız günlerin yakın olmasını” dileyerek, Kurban Bayramınızı en içten duygularımla kutluyorum.