Kitap okumanın ne işe yaradığını anlayamamış, sorunu çözememiş olanlarla hiç karşılaşıyor musunuz? Çünkü okunanlarda unutuluyor nasıl olsa. Ama eğitimin; öğrendiklerimizi unuttuktan sonra geri kalanların toplamı olduğu da bir gerçek. Okuduğumuz her kitap onu yazan yazarın beynini bizim beynimizin içine sokar. Onun dünyaya bakış açısının penceresinden de bakabiliriz artık ya da benimsemez başka bir kitaba, başka bir dünyayı anlamaya çalışırız. Buradan hareketle ne kadar çok okursak o kadar çoğalacağımız, bakış açımızın farklılaşacağı bir gerçek. Dünyaya at gözlüğü ile bakmakla arasında ne kadar büyük fark var değil mi? Böylece üstünkörü yaklaşımlarla, ezberlenmiş şablonlarla, dogmalara saplanmış hastalıklı beyin yapısından uzaklaşır, sağlıklı düşünmeye ve irdelemeye başlarız. Prof. Dr. Steven Pinker Harvard Üniversitesinden konusuna ilişkin çok sayıda kitabı olan evrimsel psikolojinin yetkin kişilerinden. Ona göre okumak bir “açı edinme teknolojisidir”. Bir başkasının düşünceleri beynimizin içine girdiğinde, dünyaya o insanın perspektifinden de bakabilme olanağı kazanıyoruz. Farklı insanların açılarından bakmayı deneyimledikçe de her şeye sadece kendi tek dar açısından bakan bir insan olmaktan çıkıyoruz…

Ancak çoğalamamış dar görüşlü biri, ona sunulan “herkes bize düşman; biz herkesten özeliz” bağnazlığını kabullenebilir. Diktatörlerin yüzyıllardır hiç değişmeyen en iyi bildikleri şey en kolay yönetilen toplulukların okuryazar olmayanlardan oluştuğudur. Onun için cahil halkın ferasetine güvenirler. İçinde yazılanları belki unutabiliriz ama okuma eylemi bir defa öğrenilince unutulamayacağı için, en kolay kısıtlama yöntemi okuma alanını daraltmaktır. İşte bu nedenle de insanoğlunun yarattığı nesneler arasında diktatörlüklerin en büyük düşmanı her zaman kitaplar olmuştur. Hatta bu pandemi döneminde şahit olduğumuz üzere insanların tele konferans görüşmelerinde kitaplıkları önünde konuşmaları bile rahatsızlık yaratabilir. Cehaletin, bağnazlığın gölgesinden çıkabilmemiz için sadece “okuma” değil, “nitelikli okuma” kültürünü yerleştirmekten başka çıkar yolumuz yoktur. Gençleri ve çocukları fast-food benzeri beslenmeden nasıl korumak istiyorsak, okuması kolay, bazı büyük besin marketlerinde dahi satışı yapılan, “kitap benzeri” ürünlerin yarattığı yalancı doygunluk hissinden de korumak gerekir. Bu kitaplar hem içerik hem de etiket olarak hayli hafif olduklarından okur mutluluğunun sahte dünyasına erişmenin en kolay yolu olarak gözükmektedir. Zaman o kadar değerli ki, nitelikli okuma yapabilmek çok önem kazanmıştır…
(*) Bu makalede Cemal Tunçdemir’in t24.com sitesindeki “Kitaplarda Okuduklarımızı Unutuyorsak Hâlâ Neden Okumalıyız?” isimli yazısından yararlanılmıştır.