Şimdiye kadar maden ocaklarımızda yitirdiğimiz gencecik canlar için çok şey yazıldı, çizildi. Canım hiçbir şey yazmak istemese de biz de bu konuya yöneleceğiz, çünkü başka bir şey düşünemiyor insan. Yakın geçmişte Soma’da 301 emekçi, şimdi Bartın’da 41 can. Öncesi “fıtrat”, şimdiki “kader planlaması” …
Kapitalizm, üretim araçlarının özel mülkiyetine ve bunların kâr amacıyla işletilmesine dayanan bir ekonomik sistemdir. Bir tarafta, üretim araçlarına sahip olan patronlar (kapitalistler) diğer yanda ise bu patronların işyerinde ücretli olarak çalışan ve üretim araçlarından yoksun işçiler vardır. Kapitalizmin en şerefsizi ise insan canını bile düşünmeyip nereden kısarsam daha çok kar elde ederimi planlayandır. Diğer batı ülkelerinde son elli yıldır grizu patlaması gibi çağdışı kalmış felaketlere rastlanmazken daha on yıl bile dolmadan bu korkunç olay bizim başımıza tekrar neden gelmekte? Demek ki “kader planlamamızı” iyi yapamıyoruz. Gerekli ölçümleri ve denetimi uygulamayıp işçimizi bile bile ölüme gönderiyoruz. Ya da yapılan uyarıları kulak arkası ediyoruz. “Hayat pahalı, can ucuz” diye başlık atmış gazeteler, insana varlıkların en şereflisi anlamına “eşrefi mahlukat” diyen zihniyet amaç kar elde etmek olunca, insan onurunu hiçe sayıp kapitalizmin en şerefsizini yaşatmakta bir sakınca görmüyor…
İdealizm ise yaşamda var olan her şeyin temelinde düşünce olduğunu söyler. Gerçekliğin temelde tinsel veya düşünsel olduğunu ileri süren, maddi ve fiziki bir varlığı olmayan, duyularla algılanamayan şeylerin varlığını kabul eden bir felsefedir. Babası “İdealar kuramı” ile duyularımızla algıladığımız şeylerin gerçek özünün idealar olduğunu belirten Platon’dur. Aslında Hristiyanlık dininin gelişiminde büyük pay sahibidir. Gerçekliğin olan bitenin ötesinde başka bir şey olduğu varsayımı her olguya çözüm yaratabilir. Bazan “fıtrat” bazan “kader planlaması” olarak karşımıza çıkar. İdealizm şerefsiz kapitalizmin can simidi, nefes borusu, yaşam odasıdır…