Kavramlarla sarılı yaşantımızda bazen doğru kelimeleri bulmakta zorlanıyoruz. 
Bunlardan biri etik!
Ahlak ve Etik, Etik Bilimi, Ahlak ve Etik Felsefesi… 
Birbiriyle bağlantılı ve ayırt edilmeleri zor iki kavram. 
Son yıllarda özellikle iş hayatında etikten çok söz edilmeye başlanmıştır. Etiğe bu kadar çok ihtiyaç duyulmasının sebebi belki de ihtiyaçtandır!
Kavramın ne olduğuna gelince… Yunanca "karakter" anlamına gelen "ethos" sözcüğünden türemiştir. Türkçede etik sözcüğü yanlış biçimde; ahlak sözcüğüyle eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Etik ve ahlak kelimesi genellikle “doğru” ve “yanlış” kavramları etrafında sıklıkla birbiriyle karıştırılarak kullanılan kelimelerdir. Etik ve ahlak aynı anlama gelmemektedir. 
Etik, toplum tarafından oluşturulmuş kodlar, normlar gibi kurallardır. Çeşitli meslek kolları arasında tarafların uyması veya kaçınması gereken davranışlar bütünü diyebiliriz. İnsanla ilişkilendirilmiş, bütünsel bir kelimedir.
Ahlak ise daha kişisel bir olgudur. Kişinin doğru ve yanlış üzerindeki kendi düşünce ve hislerine dayanmaktadır. Ahlak; kişisel olduğu için herkese göre değişebilir, ancak etik kuralları toplum için aynıdır, değişmez!
Etik; bir bilim dalıdır, ahlak ise bir olgudur!
Nasıl davranış sergilersek sergileyelim, unutmamalıyız ki her yaptığımız diğer canlıları da etkilemektedir. Eski çağlardan günümüze doğruluğu, mutluluğu ve hazzı temel alan, faydaya odaklanan ve etiği bir üst bilim olarak kabul eden yaklaşımlar mevcuttur. 
İlk tartışılan başlıklar; iyi, mutlu yaşam, adalet ve erdemlilik olmuştur. 18. yy.’dan itibaren ise; sorumluluklar, değerler, ödevler, amaçlar gibi kavramlar ön plana çıkmaktadır. Dönemlerin gelişme düzeyine, üretim şekillerine ve yaşam tarzlarına paralel olarak felsefi görüşlerde şekillenmektedir. 
Etik kurallar insan olduğumuzu hatırlatan bir unsurdur ve toplumu bir arada tutmaya yarar. İnsanlar birbirlerine her geçen gün daha da saygısızlaşıyor. Etik diyoruz ama kim önemsiyor? Gücünü kötüye kullanabilecek insanlar, kendi başarıları için çevrelerindekileri yakıp, yıkıyorlar. Mobbing diyoruz ya, bu da sorunlarımızın başında geliyor! Yazılı kurallarımız olmayabilir ama bizi biz yapan insani değerlerden uzaklaşmamak gerekiyor. 
Tamamen insana özgü bir sürü davranış kalıbı mevcut. Doğanın en akıllı varlıkları olarak kendi davranışlarımızı kontrol edebilmeliyiz.
Sokrates “sorgulanmayan hayat yaşamaya değmez” demiş. Kaçımız hayatın içerisinde neyin doğru olup neyin doğru olmadığı, iyiyi, güzeli, onurlu, erdemli, ahlaklı ve etik olanın ne olduğunu sorguluyor? Gerçek şu ki çoğu zaman sorgulamıyoruz kendimize bile sormuyoruz!.
Lourence Kohlberg’in Ahlak Gelişim Düzeyleri ve Piaget ahlaki gelişim süreci aklıma geliyor burada. Ahlaki yargının insan yaşamındaki işlevi çerçevesinde davrananların kendi vicdanlarını rahatlatma yolları, rolleri arasında gelip gidiyorlar. Bence kişi ancak kendini kandırır. Ahlak konusunu ayrıca başka bir yazımda ele alacağım.
İnsanda etik duygusuna vereceğim birkaç örnek
Samimi ve güvenilir, gayretli, cesaretli, dürüst, İnsana, insan haklarına saygılı, sabırlı, anlayışlı, duyarlı, hoşgörülü, adil ve eşit davranan, uyumlu,  paylaşımcı, şeffaf, hesap verebilir, yetki ve sorumluluğunu yerinde ve doğru kullanan, işini doğru ve severek yapan, sahiplenen, kendini geliştirmek için gayret sarf eden, şikayet ve önerileri dinleyen, karşısındakine değer veren, verdiği sözleri tutan, ahde vefa duygusuna sahip insanlar olmalıdır
Her sonuç başka bir olayın başlangıç nedenidir. Algoritmik düşünce üzerine kurarken yeni hayatı, ahlak ve etik göz ardı edilmemelidir. Çünkü çürük yapılar eninde sonunda yıkılmaya mahkûmdur!