Cumhuriyetimizi Coşkuyla Kutladık!..

Her 30 Ekimde yaygın (bazıları hariç tabii) ve yerel gazetelerimizin ortak manşetidir bu üç sözcük. Kimileri bir ortak duyguyu anlatmak, kimileri de gelenek olduğu üzere üç-beş sütuna  kullanırlar bu başlığı.

Sütuna ve anlayışlarına göre altına bir-iki fotoğraf bir iki paragraf yazı o kadar!,,

İtiraf edeyim, bu Cumhuriyet Bayramının da. aynı anlayışla, belki bir parça daha artmış görünen coşku ve anlayışla geçeceğini sanıyordum. Üstelik çok anlamlı bir yıldönümünü yaşıyordu Cumhuriyetimiz;

-Yüzüncü onur ve gurur yaşını…

Ben ve benim gibi düşünenler haksız da sayılmaz. Öyle ya, Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenler kapsamlı, neredeyse 1 yıla yayılacak kutlama programı yapması gerekenler…

-Bırakın 100.cü yıla yakışır programlar üretmeyi, adeta Cumhuriyeti ve onun değerlerini yok farz eden, unutturmaya çabalayan bir tavır içindelerdi..

Son padişah Vahdettin’in köşkünde…   

Aslında bu süreçte Devletin başı sayın Cumhurbaşkanının kendine özgü bir “kutlama programı” olduğu ortaya çıktı. İlki, kendisine sunulan “Allah’ın lütfu” türünden bir gelişme!.. İsrail’in Filistin’e saldırması. Tam üç hafta öncesinden başlayan saldırıyı telin amaçlı partisi adına bir miting düzenlemek ve bunu da 29 Ekim’den 1 gün öncesine denk getirivermek!..

İkincisi ise önceden planlanmış olduğu açıkça belli bir kutlama!... Kendisi Bir İngiliz gemisine binerek İstanbul’dan kaçan son padişah Vahdettin Efendinin köşküne oturup, Türk Silahlı kuvvetleri birliklerinin sözüm ona kendisini selamlaması!.. Denis Kuvvetleri gemileri, üzerinde gösteri uçuşu yapan Hava Kuvvetlerine ait uçakları ve saire gibi!..

BÜYÜKŞEHİR’DEN CUMHURİYET BAYRAMINA YAKIŞACAK PROGRAM (1)

Ne ilginç rastlantı. O Cumhuriyeti  kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ölümünden 12 gün önce Dolmabahçe Sarayında ölüm döşeğindedir. Yani bir Cumhuriyet Bayramı günü. Bindikleri gemilerle kendisine tezahürat yapan gençlerin sesini duyar. “Kaldırın beni” diyerek onları selamlamak ister ve o son arzu yerine getirilir.

Acaba diyorum ,Sayın Erdoğan da bundan mı esinlendi? Kıyıya 1 kilometre uzaklıktaki Vahdettin köşkünü uygun gördü!..  

-Rivayet muhtelif vesselam!..

Halk unutmadı, unutmayacak…

Cumhuriyetin 100. yılı Odunpazarı’nda ses ve ışık şovu ile kutlandı  (1)

Ne demiştik başlangıçta?

-Devletimiz Cumhuriyet’i ve kurucusu Atatürk’ü unutturmak, halkın kutlamalara uzak durmasını sağlamak gibi bir amaç mı var?

Öyle bir amacın varlığı besbelli idi de halkımız bunu yutmadı. Daha açıkçası bu amaca hizmet etmedi! 29 Ekim’e 1 hafta 10 gün kala kendi kutlama programını uygulamaya koymaya başladı. Özetle söylersek;

-29 Ekim’de coşku patlaması yaşandı!..

Evlere bayraklar, Atatürk posterleri asılması bir yana, o gün bayrağını alan 7’den 700’e halkımızın büyük çoğunluğu sokaklarda, alanlardaydı. Doğaldır ki Eskişehir’de ve tüm kentlerde. Bir somut örnek;

-O gün Anıt Kabri 1 milyon 200 bin kişinin ziyareti, Ata’sına koşmasıydı…

Elbet Eskişehirli hemşerilerimizin Cumhuriyet kutlamalarına katılımı bir başka güzeldi. Şehrin çeşitli noktalarından başlayıp, genellikle Atatürk Anıtında son bulan yürüyüşler. Atatürk bulvarındaki resmi kutlamalara katılım. Belediyelerin çeşitli etkinliklerine ilgi, konserler ve diğer etkinlikler.

-Atatürk’e ve onun eseri Cumhuriyet’e işte böyle sahip çıkılır!...