Erdem, insanlığın ve felsefe tarihinin tartışmaya açık en önemli kavramlarından biridir. İlk katkılar Antik Yunan’da Platon tarafından “Menon Diyaloğu” adlı eserinde Sokrates üzerinden verilmiştir. Erdem, insanın ahlaki değerler ve davranışlar üzerinden sürdürülebilir bir iyilik hali, iyi bir yaşam kapasitesini ifade eder. Yunanca “arete” kelimesi ile anlatılan erdem kavramı “mükemmellik” anlamına da gelir. İnsanca bir yaşamdan söz ediyorsak, içeriğinde mutlaka erdemli bir yaşam söz konusu olmalıdır. Erdem kavramı, insanın tanımında mutlaka yer almak zorundadır. Platon’a göre erdem, iyilik, doğruluk ve mutluluk hali ise bu ancak bilgi ve bilgelikle sağlanabilir. Dolayısıyla "erdem bilgidir"in karşıtı da “yanlış yaşam cehaletten kaynaklanır” şeklinde açığa çıkar. Ayrıca erdemi bilgiye indirgeyince, onun “öğrenilebilir” ve “öğretilebilir” bir kavram olduğundan da söz edilebilir.
Erdem öğrenilebilir ve öğretilebilir bir şeyse, bunun öğretmenleri olmaz mı? Oysaki okullarda erdem dersi diye bir ders okutulmamaktadır. Ayrıca erdemli bir babanın oğlunun da mutlaka erdemli olacağı beklenmiyor. Oysaki hangi erdemli baba, oğluna erdemli olmayı öğretmek istemez? Evet, erdem öğretilebilir, çünkü bir bilgi türüdür; ama diğer yandan, erdemin ne yazık ki öğretmenleri yoktur. Platon’da erdem tanımlanmamış, bir tür bilgi veya bilgelikle özdeşleştirilmiştir; ancak bu bilginin tam olarak nelerden oluştuğu belirtilmemiştir. Hiç kimse erdemin özsel doğası hakkında yeterli teorik anlayışa sahip olmadığından, erdemin öğretmenleri de yoktur. Erdemin öğretmeni bizzat kişinin yaşadığı hayattır. Çünkü insan, bir heykeltraş gibi yaşam boyunca kendini yontar, hayatını erdemli veya erdemsiz kılar. Erdemli bir hayat yaşamak, biraz doğup büyüdüğümüz aile ve çevre, biraz da kendi seçimlerimizle ilgilidir.