100 Yılı aşkın bir hikayenin uzun sürecini anlatmaya

Nereden başlasak bilemiyorum. En iyisi son söyleşi

Konuğumuzun adını anons edelim.

     

      Emin SARPER

·     Ailenin büyüğü “Kebapçı Emin” olarak bilinir Gümülcine’de ama oğul Ahmet Sarper çorbacı olarak başlar işe. Nedenini ise oğlu  Emin’e “o yılların (1946) şartlarında eti, kebabı kim yiyecek evlat” sözleriyle açıklayacaktır. Haksız da sayılmaz hani!

Söyleşi konuğumuzu başlıkta “Emin Sarper” olarak andıktan sonra eklememiz gereken bir tabeladaki tanıtımı da unutmamak gerektiğini düşündüm. Ama “başlık formatımız” böyle. Öyleyse, o eklentiyi de yapalım peşin-peşin;

-Ve Trakya Lokantası!..

Belki o zaman, özellikle 950’lerden bu yana,  Eskişehirli her yaştan insanların belleğinde yer alan “asırlık” bir kuruluşun hikayesini de anlatmaya başlayabiliriz.

Kuşkusuz yine formatımız gereği “Kent belleğine” katkı yapacağını düşündüğümüz kişilerin de söylediklerini okurla buluşturabiliriz!..

***

Aslında Trakya Lokantası’nın varlık gerekçesi de bir “göç hikayesi ile başlıyor. Nasıl mı? Onu da Emin Sarper özetle anlatsın;

“Ailemiz Yunanistan’ın Gümülcine şehrinden. Orada ‘Kebapçılar’ olarak biliniyor. Zaten bana adını veren dedem de orada ‘Kebapçı Emin’ olarak anılıyor. Dört çocuğu var. Babam Ahmet Sarper, amcalarım Osman, Mustafa ve halam Hayriye Sarper.”

1-198

Kaçış ve Eskişehir’de ilk iş!..

Aslında Mübadele yıllarıyla ilgisi yoktur kaçışın ya da Anavatan’a göçün! İkinci Dünya Savaş’ının sonuna doğru, Gümülcine’de çekilen güvenlik ve ekonomik sıkıntıların etkisi olduğunu düşünüyorum. Emin’in anlattıkları da bu nedenlerin haklılığı gösteriyor;

“Türkiye’ye kaçışın planlamasını Babam yapıyor. Önce bir şekilde ailesinin kaçışını sağlıyor. Daha sonra da bir süre kebapçı dükkanını çalıştırdıktan sonra, bir akşam üzeri işyerini kapatıp, evden alabildiği üç-beş eşya ile ceketini alıp çıkıyor. Bir sürede kaçış anlaşılmasın diye evin ve dükkanın ışıklarını da açık bırakıyor.”

Sonrasını soracak olursanız;

-Eskişehir’de yeni düzen, yeni bir hayat!..

***

Ahmet Sarper, tüm aile ile Eskişehir’de buluşuyor kuşkusuz . Sonrası hep birlikte “Eskişehirli” olarak kalacaklardır!..

1-199

Çocukların büyüğü olarak, aileye geçimlerini sağlayacak bir iş düzeni kurmak da Ahmet’in üzerindedir. Önce bir el arabasıyla, sonradan Yediler semtinin uzantısı olan Hamamyolu’nda kurulan pazaryerinde bir tezgah kiralar. Böylece ilk esnaflık deneyimi başlayacaktır.

Bir 6-7 ay sonrası, “baba mesleğine” dönmeye karar verir ve Vilayet’in  hemen yanında küçük bir çorbacı açar. Çorbaların yanında kuru fasulye, pilav gibi bir-iki klasik yöre yemeği eklenenmiş olarak. Ailenin diğer fertleri de mutfakta, serviste, bulaşıkta yardımcıdır kendisine…

Baba mesleği, dedik ama, baba Emin Bey, yukarıda belirttiğim gibi memlekette ”Kebapçı” namı ile anılmaktadır. Yıllar sonra dedesinin adı kendisine verilen torun Emin de, “neden kebapçı değil de çorbacı” sorusunu babası Ahmet Beye soracaktır;

“Çocuğum, o yıllar savaş sonrası yıllarıdır. Az sayıda devlet memuru vardır Eskişehir’de.  Biraz esnaf, bir de alışverişe gelen köylüler. Çoğu için yaptığımız çorbalar bile lüks sayılırdı o günün ekonomik şartlarında.”

Haksız sayılır mı Ahmet Sarper’in gerekçesi?

3-68

Trakya Lokantası Sıcaksular’da!..

Vilayet yanındaki dükkan uzun sürmeyecektir. Sekiz ay!

Nedeni de o civarının müşteri profili memurlardan ibarettir. Onların çoğu öğle yemeklerini ya sefer taslarında getirir ya da yakın olanlar öğünlerini evlerinde geçiştirirdi. Giderek Eskişehir’i tanımaya başlayan Ahmet Bey, yeni bir iş yeri araştırır, Sıcaksular mevkiini keşfeder!..

Şimdi olduğu yerdeki tarihi dükkan kiralanır. Biraz eş dost yardımıyla, daha çok esnafın katkılarıyla ve taksit kolaylıklarıyla masa-sandalye, mutfak malzemeleri alınır ve bir de duvarına Atatürk fotoğrafı asıldıktan sonra, yıllar yılı hiç değişmeyecek tabela asılır;

-Trakya Lokantası!..

Tarih 1947 olmalıdır. İlk zamanlar işler yine pek iç açıcı sayılmasa da,  sebat eder Sarper ailesi. Giderek de çevre esnafı ve eşraf takımı arasında “nam salmaya” başlar Trakya Lokantası!.. Artık bir kalite tutturulmuştur çorbalarda ve birkaç klasik yemekte!. Nedir onlar;

-İşkembe ve ayak paça çorbalarıyla bakliyat türlerinden yemekler…

Elbet,  nefis pirinç pilavı yanında bardakta sunulan hoşaf!..

İlerleyen zamanda menü, bazı et yemekleriyle zenginleşecektir. Özellikle kuzu haşlama ve mevsiminde ciğer sarma. Bunlar Trakya Lokantası’nın adeta spesiyalitesi gibidir!  

Bu menü ile birlikte müşteri profili de değişecektir. Çevre esnafı ve işletmelerde, bankalarda çalışanlar. Ünü arttıkça şehre gelen tüccar takımı gibi.  Ötesinde ;

-Valiler, (Kadir Çalışıcı, Ali Fuat Güven) Belediye Başkanları (Selami Vardar) gibi…

4-22

Ne yemiştiniz?..

“Trakya Lokantası’nın banisi” Ahmet Sarper için bir iki gözlem de benden.

Dükkan içinde dolanır, sipariş verecek müşterileri kollar garsonları yönlendirirdi. Yemeğiniz bitince küçük masaya yönelinir+. Ahmet Abi sorar;

-Ne yemiştiniz?

Söylersiniz, önündeki kağıda yazarmış gibi yapar, ama siz o rakam karalamalarından bir şey anlamazsınız!..

“Şu kadar” der çaresiz uzatırsınız parayı.

Ahmet Abi’nin bir diğer esaslı özelliği “kendisini kaşıyanlara” basardı küfrü!..  Ama öyle kaba-saba değil;

-Nahif, esprili küfürlerdi onlar!..

İlerleyen yıllarda lokantaya kadın müşteriler de gelmeye başladığında “sıkıntı” başlar! Huyunu bilen “samimi müşteriler” yine de “kaşındıklarında” huylarından vaz geçmez, tahrik ederlerdi kendisini. O da çaresiz dışarı çıkar, camekanın arkasından elini kolunu sallayarak yapardı yapacağını!..

-Rahmetin bol olsun Sevgili Ahmet Sarper…

5-25

Ve veliaht Emin Sarper!

Emin’le söyleşiyorum. Yeri geldiğinde şöyle başladı söze;

“-Annemin (Rasime) bir erkek çocuk dünyaya getirdiği babama müjdelendiğinde babam havalara uçmuş!.. ‘Bugün yemekler benden’ diyerek gelenlerle paylaşmış sevincini.” 

Ablaların adını da analım; Nedime, Nezihe ve Şükriye…

Söyleştiğimiz, ailenin üçüncü kuşaktan temsilcisi Emin Sarper’e dönelim. Sözünü ettiğimiz “mutlu doğumun” tarihi 1958’dir. Büyür, okula başlar, o da ayrı bir mutluluk kuşkusuz. Başlangıç, Ünlü Yunus Emre İlkokuludur. devamını kendisinden dinleyelim;

“-İkinci senenin sonunda Deliklitaş’da Murat Atılgan ilkokulu açılınca oraya geçtim. Dediğim gibi okul yeni, bahçesine derme çatma bir kantin yapıldı. Bir gün okul müdürü çağırdı. Babamın ne iş yaptığını sordu, söyledim. Sen açıkgöz birine benziyorsun, kantini sen işletir misin? ”

Son sınıfa kadar da işletecektir. Sordum kantinde neler sattığını;

-Ne satılacak Hüsnü Abi, Simit ve gazoz. İkisi 25 Kuruş!”

Doğrudur, diye düşündüm. Zira o yıllarda bizim Eskişehir Lisesi’nin kantininde ;

-Yarım ekmek arası sucuk 150 kuruş olduktan sonra pahalı bile geldi bana!..

Böylece Emin’in “esnaflık deneyimi” ile biter ilkokul ve öğrenimin diğer öğretim kademeleri…  Devamını da şöyle tamamlar esnaflığının!

“-Biliyorsun karşımızda Yasin Çakır un Fabrikası var. Okul tatillerinde Kanatlıların buz fabrikasından buz getirir, fabrikaya buğday getiren köylülere soğuk gazoz satardım.”

Sordum ama, “soğuk gazozun” satış fiyatını öğrenemedim!..

***

Emin Sarper, orta öğretimini Eskişehir’dedir. Yüksek öğrenim ise Ankara Gazi Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulunda tamamlanır. “Stajımı TRT’de yaptım. Kameraman olarak. ”diyecektir. Ama lisans diplomasında yazılan mesleğe yönelmeye gerek duymaz. Seçimi;

-Trakya Lokantası’nda Baba’ya yardımcılık!

1985’ten beri de yönetimi fiilen ele alır. Son yıllarda ise meslek kuruluşlarındaki görevleri nedeniyle çok az uğramaktadır iş yerine. Trakya Lokantası’nın yönetimi,

-Sarper’lerin 4. Kuşağını temsil eden oğlu Gökalp’e geçmek üzeredir.

Unutmadan, Nesli Hanımla evliliğinden bir de kızı olacaktır: Gökşin!.. Çocukların ikisi de Üniversite eğitimi tamamlamış bulunuyor.

***

Böylelikle Emin Sarper’le karışık Trakya Lokantası’nın hikayesini tamamlamış oluyoruz!..