Mustafa Balbay’ın dünkü yazısının girişindeki iki satır, aynı dertten şikayetçi köşe yazarlarının “bugün aynı konuyu ele almalıyım” tasasını yansıtır gibiydi. Aklındaki konuları sıraladıktan sonra “neyi öncelikle ele almalı” dedikten sonra kararını satırlara döküyor!
-İlk beş konu kendi arasında yarışırken birinciliği ‘sahte diplomaya’ verdik!
Ben de kendi konumu seçme kararsızlığı içinde dolaşırken gülümsedim;
-Bu konuyu daha önce ele almıştım!..
Ama ilk haberlerin ardından genel hatlarıyla ve bizim Anadolu Üniversitesi’nin konunun “asli unsurları” arasında ilk sıralarda yer almasına değinerek. “araştırılmalı” dedik, sorumluların ortaya çıkarılmasını kayda geçtik. Sonuç:
-Derin sessizlik!..
A.Ü’den dört lisans diploması?..
Doğal olarak şaşırmadık bu sessizliğe. Derken bu konunun magazin yönüyle karşılaştık. Neydi o?
-Ömer Fatih Sayan’ın A.Ü’den aldığı 4 lisans diploması!..
Kişi, AKP grup sözcüsü Fatma Betül Sayan’ın kardeşi. Kendisi de hayli yüksek bir makamın sahibi;
-Ulaştırma ve Altyapı bakanın yardımcısı!..
Sayın Sayan’ın yukarda değindiğimiz dört lisans diplomasının yanında çeşitli üniversitelerden aldığı üç lisans diplomasının yanı sıra bir de “yüksek lisans” diploması bulunuyor.
Öğrenenler şaşkın!.. “ne gerek var bunca diplomaya” diyerekten.. Derken konu çevresindekilerin söyledikleriyle ortaya çıkıyor. Efendim “diploma koleksiyoncusu” Sayan kardeşlerin babaları da iki üniversite diplomasına sahipmiş!. Dermiş ki çocuklarına;
-Evlatlarım, Üniversite okuyun. Zira çok sayıda üniversite bitirmek insanın zihnini genç tutar!..
Çocuklar da bu baba öğüdünü tutmuşlar, birbiriyle yarışarak stokladıkça şevke gelmişler ve de rekor üstüne rekor kırmışlar, siyasette/bürokraside bu noktalara ulaşmışlar.
-Şimdilik birinciliği kardeşlerden erkek olana vermişler!..
***
Fatih Sayan’ın A.Ü rektörlüğü imzalı dört (Hukuk, İşletme, Kamu yönetimi ve Uluslararası İlişkiler) diploma sahibi olmayı, 7-8 öğretim yılında nasıl becermiş olmalı!?!
----------------------------------------------
Biraz da ‘deprem’ diyelim!
Pek adetim değildir de, Bu kadarına “şükür” diyelim! Geçtiğimiz birkaç gün öncesinde orta büyüklükte (6.1) bir deprem daha atlattık! Merkezi, Balıkesir’in Sındırgı ilçesi.
Depremin şiddeti “orta” Büyüklükte idi ama, etkilediği coğrafya kimilerine göre (bana göre de) inanılmaz büyüklükte idi. İstanbul’un Anadolu yakasından Ankara’ya, Bursa’dan Uşak ilini de kapsayan geniş bir alan.
-Elbet bizim şehir Eskişehir!..
Geçen 60 yılda yaşadığım, bizim şehirden de hissedilen sallantıları hatırladığımda ilk aklıma gelen (Yalova merkezli olanı hariç) Gediz depremi oldu. Annemle bir akşam ziyaretinden dönerken merkez postanesinin karşısındaki ağaçlara tünemiş kuşların çığlıklarla uçuşmasını gördüm. Atatürk Caddesi’ne saptığımızda, stadın önünde karşı apartman sakinleriyle dolduğunu görüp şaşırmıştık!..
-Beş-altı dakikada insanlar nasıl da kendilerini evlerinden dışarı atabilmişlerdi!..
Sonraki gün, “yeni Ofset Sakarya’da” Günün koşullarında haber ve fotoğraf temini konusunda nasıl bir çaba içine girdiğimizi de!..
***
Son depremde ise evdeydim. Oturduğum koltuğun altında hafif bir ses duyar gibi oldum. Sonrasında hafiften ileri geri giden koltukta ve battığımda yine hafiften sallanan avizeden anladım deprem olduğunu. “Yakın bir yerlerde olmalı” diye düşündüm. Örneğin, son zamanlarda okuduğum haberlere dayanarak “Simav’da olabilir” düşüncesi geçti aklımdan.
Pek yanılmamışım. Merkez üssü, Simav’ın kuzeyi Sındırgı imiş!
***
Son birkaç yıldır jeoloji uzmanlarının açıklama ve uyarılarını izliyoruz. “acilen önlem” diyerekten çığrışmaktalar. Ben de yaşadığım kendi düşünmekteyim;
-Acilen önlem ve kentsel dönüşüm diyerekten!..
Buna da bana ayrılan yarım sayfada yer vereceğim kuşkusuz…