Rakamsal olarak elbette kanıtlayamam ama Eskişehir halkının büyük bir çoğunluğu stadyumun isminin “Atatürk” olmasını istediğini düşünüyorum.
Bu düşünceme karşılık birileri çıkıp “Nereden biliyorsun. Belki de istemiyor” diyenler olabilir elbette ancak bu defa o birilerinin de rakamsal olarak bunu kanıtlamaları gerekiyor.
Onlar da bunu yapamayacağına göre, geriye bir tek şehirde referandum yapmak kalıyor...
***
Ben, iktidar partisinin Eskişehir'de, stadyumun isminin “Atatürk” olup olmaması için bir referandum yapacaklarını zannetmiyorum.
Zira...
Şehrin isteklerine bugüne kadar kulak asmamayı alışkanlık haline getiren iktidarın “stadyumu biz yaptık, ismini de biz koyarız” kafasından bir türlü sıyrılamadığını biliyorum...
***
O yüzden...
“Atatürk” ismini vermeyi düşünmeyen ve isim konusunda şehirle inatlaşan iktidar, bundan sonra Eskişehir'in stadına hangi ismi verirse versin, ben bundan böyle, bu stadyuma “Atatürk Stadyumu” diyeceğim...
Benim nazarımda bu stadın adı “Atatürk Stadyumu”dur...
***
Bundan böyle yazıp-çizerken de, sohbet ederken de, televizyon programlarında konuşurken de stadyumun ismini Atatürk'süz kullanmamaya karar verdim...
Stada bu ismi ısrarla vermek istemeyenlerin, benim bu stadı “Atatürk” ismi ile kullanıyor oluşuma da yasak getirecek halleri yok ya!
***
Gelin, bundan böyle stadyumumuz, önünde “Atatürk” ismini koymadan telaffuz edilmesin.
Önüne “Atatürk” ismi konulmadan yazılıp,çizilip,söylenmesin...
Varsın üzerinde isminin olduğu tabelayı kaymamakta ısrar etsinler...
Varsın başka bir isim versinler...
Vallahi hiçbir önemi yok!
Biz yeter ki “Şehirde yaşayanlar olarak bizler stadyuma Atatürk ismini verdik. Sizin koyacağınız ismi ne söyleriz ne de anarız. Atatürk haricinde vereceğiniz herhangi bir ismin, bizim nazarımızda hiçbir kıymeti yok. Eskişehir'in stadyumu bizim için Atatürk stadyumudur. ” diyelim...
Diyelim ki; bu şehirde, şehrin istemediği hiçbir şeyin yine bu şehirde hiçbir karşılığı olmayacağını göstermiş olalım...

,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

Stadyum-2
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

UMARIM İLERDE BU YAZIYI ARŞİVDEN ÇIKARTACAĞIMIZ GÜNLERİ YAŞAMAYIZ!


Eskişehir’de üretilen ürünlerin limanlara ulaşımı ancak karayolu ile yapılıyor, bu da ortaya yüklü bir lojistik maliyeti çıkartıyor.
Bu yüzden büyük sanayi yatırımları için Eskişehir tercih edilmediği, yatırımların Eskişehir yerine, limana yakın şehirlere yapıldığı sık sık dile getiriliyor…
İşte bu yüzden, Eskişehir'in demiryolu ile bir liman bağlantısının olması benim bildiğin 40-45 yıldır sürekli dile getiriliyor.
***
Ancak...
Hemen her seçim öncesi verilen sözlere rağmen, Eskişehir'in demiryolu ile liman bağlantısı bir türlü gerçekleştiril(e)medi.
Eskişehir sanayisi 40-45 yıldır demiryolu ile limana bir türlü bağlanamadı.
Halbuki ilk dile getirilip, talep edildiğinde her yıl 10 kilometre ray döşenmiş olsaydı, Eskişehir'in liman bağlantısı bugüne kadar çoktan tamamlanmış olurdu.
Fakat yapılmadı, yapılamadı...
Öyle ki; Eskişehir'in demiryolu ile limana gitmesi neredeyse limanın Eskişehir'e getirilmesinden bile daha imkansız bir hal aldı.
***
Bakın şu sıralar deprem İstanbul'u sürekli yoklamaya başladı.
Daha önceki gün yine 4 şiddetinde yokladı.
Asla olmasını istemeyiz ama İstanbul’da olma ihtimali yüksek bir depremin ülkeyi felce uğratacağı, meydana gelebilecek yıkım nedeniyle tedarik zincirinin de ortadan kalkacağı ihtimali artık bir senaryo olmaktan çıktı, gerçeğin ta kendisi oldu.
***
Olası böyle bir durumun bütün şehirler gibi Eskişehir’i de olumsuz etkileyeceği, zira Eskişehir’de üretilen ve genellikle karayolu ile İstanbul’a giden malların yolunun tıkanacağı gibi bir tehlike artık ciddi ciddi söz konusu.
***
İşte Eskişehir’in demiryolu ile limana bağlantısı, böylesine olağanüstü bir durumda şehir sanayisi için bir alternatif oluşturma açısından daha da önemli ve hatta zorunlu hale geliyor…
***
Sırf böylesine bir ihtimalin olması bile Eskişehir’in demiryolu ile limana bağlanmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor…
Sonuç olarak…
40 yıldır yapılmayan bağlantının bundan sonra yapılacağına dair herhangi bir umudumuz yok.
Yine de tarihe not düşme adına yazıp, hatırlatalım istedik.
Asla temenni etmiyoruz ama, umarız ilerde bu yazıyı arşivden çıkartıp “Bakın şu tarihte şöyle bir tespit yapmışız. Ne kadar da haklıymışız” diyeceğimiz günleri asla yaşamayız!
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

Demiryolu-2
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,

BU İŞE BİR SON VERİLEMEYECEK Mİ?


Gün geçmiyor ki İlçe ve Köy yollarının kenarlarına, mesire alanları yakınlarına ve ormanlık alanlara hafriyat döküldüğü şikayetini almayalım.
İnşaat yapan, evinde tadilat gerçekleştiren, dükkanında-iş yerinde tadilat yapan, çıkan inşaat atıklarını boş bulduğu yere döküp gidiyor.
Genellikle de, yakalanma korkusuyla bu dediğimiz boş arsalara hafriyat dökme işlemi gece geç saatlerde yapılıyor.
Bu duruma artık bir son verilmesi lazım…
Artık; geceleri boş arsalara inşaat atıkları dökenlerin belirlenmesi ve yakalanması için özel ekipler mi kurulur…
Ya da…
Boş arsalara inşaat atıkları dökenlere ağır cezalar getiren yönetmelikler mi hazırlanır bilemiyoruz…
Ama bu işin artık bir şekilde sona erdirilmesi, bu konuda üç belediyenin ortaklaşa bir mücadele yöntemi belirlemesi gerekiyor.
Aksi takdirde; şehir içinde, hafriyat döküm alanından daha çok miktarda hafriyatla yaşayacağız…