İnsanevladının benden sonrası tufan şeklinde genel bir anlayışı var. Yaşamın kendisiyle başladığını ve kendisiyle de son bulacağını sanıyor. Bencilliğin dışa vurumu olsa gerek, “ego, ben demektir” diyen ortaokul hocam geliyor aklıma. Oysa insan çocuklarının ötesinde, torunun torununu dahi düşünebilmeli eğer insansa. 4,5 milyar yıllık dünyamız şimdiye dek beş kez büyük yok oluşlara tanık oldu. Bu yok oluşlarda kimi zaman dünyaya çarpan bir göktaşı, kimi zaman büyük volkanik patlamalar sonucu yayılan zehirli sülfür gazı, kimi zamanda gezegenin karbondioksit gazının çok düşmesi sonucu oluşan atmosferdeki hızlı soğumayla dünyanın yıllarca süren buzul çağlarına girmesi sorumlu tutulmuşlardır. Sonuçta her seferinde doğa büyük oranda etkilenmiş hem deniz hem kara canlıları yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmışlardır. Son yok oluş bundan yaklaşık 65 milyon yıl önce meydana gelen olup en iyi bilinenlerden biridir. Dinozorların yok olup, memeli türlerin yaşamaya başladığı bir dönemi anlatır. Neden olarak büyük bir asteroid çarpması gösterilir. Bu çarpışma sonucu mevcut dünyamızın şimdiki şeklinin oluştuğu söylenir. Çünkü tek bir büyük kıta olan dünyamız bu sayede kıtalara ayrılmış ve deniz seviyeleri düşmüştür. Bunun da kara memelileri ve yaşam için bir dönüm noktası oluşturduğu belirtilir, hatta daha ileri giderek insan yaşamanın başlayabilmesini dinozorların yok oluşlarına bağlayanlar vardır…
Jeolojik bakımdan kıtasal oluşumları etkileyen bir çağa geçtiğimizi vurgulamak amacıyla yaşadığımız çağa artık “Halosen” değil “Antroposen”, yani “insan çağı” diyeli yirmi yıldan fazla oldu. On bin yıldır yaklaşık aynı düzeyde süren iklim değerlerinin son yüz elli yılda endüstriyelleşmenin etkisiyle büyük ölçüde değişmesi ve bunun sonucu oluşan iklim değişiklikleri “antroposen çağını” başlatmış oluyor. Çünkü bu değişim başlıca sorumlusu biziz, yani insan. Geçtik antroposen çağını kimileri yaşadığımız günlere “post-antroposen” yani “insan sonrası” demekte ki, sonumuzun geldiğini işaret etmekte. Şiddetli bir yağmur sonrası evin yolunu bulamayan köpekler gibiyiz. Kendi yalnızlığımız ve yalıtılmışlığımızla birlikte teknolojik ürünlerin evin kokusunu silmesi sonucu yolumuzu kaybetmiş durumdayız. Her ne kadar içimizden bazı sivri akıllıların başka gezegenlerde yaşama çabası olsa da mevcut teknolojimizle yaşadığımız dünyayı terk edebilecek durumda değiliz. Aslında yapacağımız şey çok basit; kontrolsüz üremeyi denetim altına alıp fosil yakıt tüketimine hızlıca son vermeli, doğal kaynaklardan enerji üretimine yönelmeliyiz. Belki bizler göremeyeceğiz ama benden söylemesi, torunlar zor durumda. Hele torunların torunlarını düşünmek bile istemezsiniz…