Anadolu Üniversitesi'nde, Açık Öğretim Sistemi uygulanmaya başladığında, İktisat ve İşletme bölümleri vardı.
Mezun olan öğrencilere de diplomaları AÖF üzerinden veriliyordu.
Bu durum çoğu zaman yakınma konusu oldu.
Örneğin, iş başvurularıyla ilgili duyuruların altında “AÖF mezunları hariç” ibareleri falan koyulmaya başlandı.
Kısacası...
AÖF'nin İktisat ve İşletme diplomaları, diğer İktisat ve İşletme Fakülteleri diplomaları karşısında daha değersiz görülmeye başlandı.
***
İşte bu yakınmayı ortadan kaldırmak için, yani mezun olanların aldığı diplomaların üzerine AÖF yazılmaması için AÖF bünyesine başka bölümler eklendi, İktisat ve İşletme programları ise fakülte haline dönüştürüldü.
Böylece sistem, Açık Öğretim Fakültesi, İktisat Fakültesi ve İşletme Fakültesi olarak üç ayaklı bir sistem halini aldı...
***
İşte; Cumhurbaşkanlığı kararıyla kapatılmasına karar verilen İktisat ve İşletme Fakülteleri aslında, ilk başta Açık Öğretim Fakültesi bünyesinde program olarak yer alan ama sonra her ikisi de ayrı ayrı “fakülte”statüsüne dönüştürülen fakülteler.
***
Pek çok kişinin zannettiği gibi, kapatılan İktisat ve İşletme Fakültelerinin, Anadolu Üniversitesi'nin örgün eğitim veren İİBF'ye bağlı İktisat ve İşletme bölümleri ile hiçbir alakası yok.
***
Peki, açıktan eğitim vermesine rağmen, ilk başlarda Açık Öğretim Fakültesi sistemi içinde bölüm olarak yer almışken, yukarıda izah ettiğimiz nedeniyle sonradan Fakülteye dönüştürülen İktisat ve İşletme Fakültelerinin kapatılmasına neden ihtiyaç duyuldu?
***
Bundan bir süre önce, İktisat ve İşletme bölümlerinde görev yapan öğretim üyelerinin çeşitli birimlere gönderilmesi, öğrenci kontenjanlarının düşmesi ve çeşitli büroların kapatılmasını göz önüne aldığımızda, ortaya, Anadolu Üniversitesinin, Açık Öğretim Sistemini daraltmak istediği ve küçülmeye gittiği kolayca anlaşılıyor...
Bu durum, süreç içinde sistemin tamamen kapanabileceğinin de adeta habercisi olma niteliği taşıyor...
***
NOT- Yine Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Anadolu Üniversitesi bünyesinde Bilgisayar ve Bilişim Bilimleri adı altında iki yeni Fakülte açılmasına karar verildi.
Her iki fakülte de üniversitelerimizde olması gereken, önemli ve gerekli fakülteler.
Ancak...
Anadolu Üniversitesi bölündüğünde mühendisliklerin tamamına yakını Teknik Üniversiteye geçti. Haliyle tüm öğretim üyeleri de o üniversiteye gitti.
Dolayısıyla Anadolu Üniversitesi'nde yeni açılacak bu iki fakültede görev yapabilecek öğretim üyesi kalmadı.
Bina, amfi ve laboratuvarların da olmadığı hesap edildiğinde, bu iki yeni Fakültenin oluşması bir hayli güçlük yaratacağa benziyor...
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
GERÇEKTEN ZEKİ BİR ŞEHİR MİYİZ?
Zeka Testi Merkezi belirli aralıklarla bir araştırma yapıyor ve bu araştırma sonuçlarını da yayınlıyor.
Türkiye’nin en zeki şehirlerinin belirlendiği bu araştırmaların da sonuçları da düzenli olarak kamuoyuna ilan ediliyor.
Yapılan söz konusu araştırmaların neredeyse tamamında Eskişehir ya Türkiye'nin en zeki, ya da ikici şehri çıkıyor.
***
Yapılan araştırmaya verilen emeği elbette tartışmayacağız.
Ancak…
Zeki olmanın en büyük özelliği anlatılırken, hatta zekiliğin tanımı yapılırken, genelde şu söyleniyor:
-“Zeki insanlar karşılaştıkları her problemi, her zorluğu kolayca halletmesini bilen insanlardır”
İşte yapılan bu tanımlama bizi ister istemez Eskişehir’in zeki bir kent olması konusunda şüpheye düşürüyor.
***
Öyle ya...
Zeki insanlar karşılaştıkları her problemi, her zorluğu kolayca halletmesini bilen insanlarsa, zeki insanların yaşamış olduğu bir şehirde sorun ve problem olmaması gerekir değil mi?
Zeki insanların yaşadığı bir şehirde var olan sorun ve problemlerin de kolayca hallediliyor olması gerekmez mi?
***
O yüzden, söz konusu bu araştırmanın ortaya koyduğu sonuçları Eskişehir açısından çok da doğru bulmuyoruz.
Zira...
Küçük sorunlarını dahi yıllardır çözüme kavuşturamayan bir şehrin “Zeki” bir şehir olabilmesi mümkün olabilmesi sizce mümkün mü?
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
DÜĞÜNLERDE BUNLARI YAPMAK MECBURİ Mİ?
Şu sıralar düğünler tam gaz.
Hemen her akşam her salonda mutlaka bir düğün var.
Hafta sonları ise yapılan düğün sayısı 4’e 5’e katlanıyor.
***
Düğünlerin başlaması ile bitimi arasında herhangi bir sıkıntı yok.
Ancak…
Düğün bitimi ile birlikte sorun başlıyor…
Zira gecenin bir yarısı önce havai fişekler atılıyor, ardından silahlar birbiri peşi sıra ateşleniyor.
***
Şöyle ki:
Genellikle şehir merkezinde bulunan düğün salonlarında hava fişeklerle sınırlı kalan mesele, kenar semtlerde havai fişeklerin yerini atılan silahların almasıyla hemen her gece devam ediyor.
***
Sonuç olarak…
Düğün mevsimiyle birlikte, Eskişehir halkı gecenin bir yarısı düğünlerde atılan ya havai fişek ya da silah sesi ve gürültüsü ile ürküyor…
Düğün sahiplerini ve düğünlere gidenlerin ne düşündüğünü bilemiyoruz ama…
çoğu Eskişehirli her gece ve gecenin bir yarısı bu gürültüden adeta yaka silkiyor…
.......................