Bugün 5 Aralık, Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesinin 91. yıldönümü.
Yasanın çıkmasından bu yana geçen sürede kadınların Meclis’te ya da yerel yönetimlerdeki temsil oranlarının yetersizliği tartışmaya yer olmayan bir gerçek.
Rakamları tekrar etmeye gerek yok.
Partilerin Meclis toplantılarında ya da çeşitli etkinliklerinde çekilen ve büyük çoğunluğu erkeklerden oluşan fotoğraflar zaten durumu ortaya koyuyor.
Her yıl 5 Aralık’ta kadınların siyasal temsili ve kotalarla ilgili birçok şey yazılıp söyleniyor.
Yıllar içinde genel tabloda çok fazla değişen bir sonuç gözlemlenmiyor.
…
Siyasette kadın temsilinin yetersizliğinin birçok nedeni var elbette ama başka bir soruyu tartışmaya açmak yararlı olabilir.
Kadınlar siyasette neden olmalı?
Bu sorunun yanıtını toplumun çeşitli kesimleri, ideolojik bakış açısına da bağlı olarak farklı yanıtlayacaktır.
Her şeyden önce vurgulamak gerekir ki eşitlikçi bir toplum ve cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir siyaset, demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur.
“Güçlü ve sürdürülebilir bir demokrasiyi” inşa etmek için kadınların siyasette yer almaları teşvik edilmelidir.
Siyasette kadınların yer alması, “kadınların çalışma yaşamında” da daha çok bulunmaları demektir.
“Aile içi şiddetle ilgili politika oluşturmada” kadınlar daha aktif olacaktır.
Kadınlar kapsayıcı, iş birliklerini önemseyen çalışma tarzlarıyla etkin siyasi çalışmalar yapabilme kapasitesine sahiptir.
Yine araştırmalar gösteriyor ki kadınların yer aldığı yönetim organlarında “yolsuzluk” daha az gözlemleniyor.
…
Bu noktada başka bir soruya odaklanmak gerekli.
Siyasi partilerdeki “kadın kolları”, kadın üye kazanma ve toplumda kadın politikaları oluşturma konusunda yeterince etkili mi?
Bu soruya evet diyebilmek ne yazık ki mümkün değil.
Yıllardır siyasetin içinde olan bir kadın olarak, siyasette kadın emeğine saygı duyulması gerektiğini her fırsatta söylüyorum.
Üzülerek ifade etmek gerekir ki kadın kollarında büyük bir özveriyle görev yapan; gece gündüz, yağmur çamur, güneş altında sahada çalışan kadınlar, parti içinde başta ana kademe yönetimi olmak üzere yeterli “saygınlığı” görmüyor.
Kadın kollarının çalışmaları sırasında “mali destek” verilmiyor.
Yapılan çalışmaların yeterince takdir edildiği ise söylenemez.
Böylesine zor koşullarda görev yapan kadın kolları yönetimleri “güçsüz” kalıyor.
Kadın politikası üretilmesi konusunda yerel dinamiklerle yeterli iş birlikleri yapılamıyor.
Başta kadın sorunları olmak üzere toplumsal ve siyasal sorunlarla ilgili “kadın bakış açısı” ve “çözümleri” ile ilgili fikir geliştirilemiyor.
Partilerin kadın kolları genel merkezinin hazırladığı metnin basın açıklaması olarak paylaşılması, sıklıkla uygulanan yöntemlerden biri olarak kullanılıyor.
Diğer yandan siyasi partilerde görev alan kadınlar, “eril siyasetin” siyaset yapma biçiminin getirdiği baskılarla da baş etme zorluğu içindeler.
Özetle kadınlar için, evinde bıraktığı çocuğu ya da hastasını düşünerek siyasi parti çalışmasına katılmak kolay değil.
Geçim zorluğu içindeki kadınlar için de siyasette yer alabilmek öncelikli konulardan değil.
…
Söylenecek çok söz var ama noktalamadan önce tekrar vurgulayalım:
Türkiye’de siyasette kadınların temsil oranının artması için önemli bir “zihniyet değişikliğine” ihtiyaç olduğu ortada.
Öncelikle kadınları “siyasetin vitrini” olarak gören anlayış terk edilmeli.
Kadınların enerjisi, fikirleri ve hayalleri siyasette karşılık bulmalı.
Kadınlar da siyasette etkin olmanın bilinciyle hareket etmeli.