İlk çıkışlarını ezilenlerin bayrağı olarak yapıp, egemen güçlerin karşısında inleyen yoksul halka derman olmaya çalışan ancak daha sonraları ya devletleşen ya da var olan devletle uzlaşan dinler, her ideolojinin başına geldiği gibi, ilerleyen süreçte safını belirleyerek baskı ve sömürünün koruyucu kalkanı haline dönüşmüştür. Çok eski zamanlardan beri insan ahlakının temelini hep din oluşturmuştur. Özellikle tek Tanrılı dinlerin kutsal kitapları hep ahlaklı olmayı emretmişlerdir. Ancak tarihte ahlak dinlerle birlikte var olmadı. Antik Yunanda ahlak üzerine, iyilik üzerine, adalet üzerine yüzlerce sayfa metin yazmış, görüş bildirmiş filozoflar var. O zamanlar hiçbir tek Tanrılı din ve kutsal kitapları söz konusu bile değildi o yerleşkelerde. Ahlak dinin tekilinde değildir. Hatta kuzey ülkelerine çıkıldıkça bir dine bağlanmanın azaldığı ancak ahlakın yükseldiği de bilinen bir gerçekliktir. Tabii ki ahlaki değerler sübjektiftir, tamamen insani bir değerdir, kişiye ve topluma göre değişebilir. Değişmeyen ahlaki ilke ise insan olabilmenin değerleriyle yoğrulmuş birey ve toplum olabilmekten geçmektedir…  
Alkollü içeceklere yapılan zamlar ahlak adına halka dayatılan zulümdür. İktidara gelir gelmez öncelikle üniversitelerden ve kamu kurumlarında alkollü içeceği yasaklayan Siyasal İslam, gücü henüz yetmediği ve iyi gelir elde ettiği için yurt genelinde içkiyi yasaklayamayıp alınamaz hale getirmek için zam üstüne zam yapmaktadır. Diyanet'te halen çalışmakta olan imam, müftü, vaiz, müezzin ve öğretmen olarak çalışan 130 bin 658 personelin maaşını içki içenler ödemektedir. Yapılan zamların arka planında hayat tarzına müdahale ve kendi dünya görüşünü topluma dayatmak vardır. Zenginler yine bildikleri gibi yaşamakta, yoksullar ise alamadıkları alkollü içeceği kendileri yapıp ucuza mal etmek istediklerinden yaşamlarını riske etmektedirler. Sahte rakı yapımı sonrası ölen ya da kör olanların vebali iktidarın omuzlarındadır. Alkolü ahlaki çöküşün nedeni ve bütün kötülüklerin anası olarak görmek doğru olsaydı eğer; bugünkü egemenlerin hiçbirinin alkol kullanmamasına karşın bunca kötülüğü ve rezilliği nasıl yapabildiklerini açıklamak çok zor olurdu. Alkolle sorunu olmayan toplumlarda neden yolsuzluk, yalancılık, hırsızlık, gasp ve mafyacılık daha az görülüyor? Onlar niye daha zengin, daha uygar ve daha mutlular? Alkol tüketiminin düzeyi ahlak seviyesini belirler mi? Yoksa geri kalmış toplumlarda halka dayatılan bütün yasaklar yapılan kötülüklerin üstünü örtmeye mi yarar?..